
Elife Kart
Address: Antalya, Antalya, Turkey
less
Related Authors
József Böröcz
Rutgers, The State University of New Jersey
Alberto Toscano
Goldsmiths, University of London
Bob Jessop
Lancaster University
Patrick Baert
University of Cambridge
George Steinmetz
University of Michigan
Julian Go
University of Chicago
Efstratios Papanis
University of the Aegean
Tony Waters
Leuphana University
Madhusudan Subedi
Patan academy of health sciences
Sinisa Malesevic
University College Dublin
Uploads
Papers by Elife Kart
üreten içeriği ile giderek derin bir biçim alan, kalıcı ve süreklilik gösteren bir nitelik
kazanmaktadır. Yeni yoksulluk ve sosyal dışlanma, birbiriyle iç içe geçmiş bir süreçsel
durumun ifadesi olarak, birbirlerini etkileyen ve tamamlayan olgulardır. Bu çalışmada yeni
yoksulluk olgusu; yoksulluğun, yoksunluğun ve dışlanmanın yapısal kaynaklarını ve
unsurlarını da öne çıkaran sosyal dışlanma yaklaşımıyla ilişkisel bir bağlamda
tartışılmaktadır. Sosyal dışlanma yaklaşımı bağlamında, bireyi suça yönelten, suçu ve sapkın
eylemi besleyen toplumsal ve sosyo-ekonomik yapısal unsurlara dikkat çekilmektedir.
Yaşanan sosyo-ekonomik sürecin bir sonucu olarak gittikçe yoğunlaşan, derinleşen,
yaygınlaşan ve kalıcı bir nitelik kazanan yoksulluk, yoksullar açısından; dışlanma,
damgalanma ve marjinalleşme gibi sonuçlar üretmektedir. Sözü edilen sonuçları
yaşantılarında deneyimleyen kesimlerden biri de hükümlülerdir. Bu nedenle bu çalışmada,
yoksulluğun yeni durumu ile dışlanma, damgalanma ve marjinalleşme süreci arasındaki
bağlantılar hükümlülük ekseninde ilişkilendirilerek çözümlenmektedir. Dezavantajlı
olmanın çoklu, derinleşmiş ve yoğunlaşmış hali olarak hükümlülük; yoksulluk ve dışlanma
olgularının beslendiği yapısal zemini, bu zeminle etkileşiminden dolayı suçla bağlantılı hale
gelen bireylerin ve grupların özgül konumunu ve bu konumun, yoksulluk ve dışlanma
sürecini yeniden üreten yapısal bir unsura nasıl dönüştüğünü kavramaya imkân
tanımaktadır. Bununla birlikte, söz konusu hükümlülük olgusu, Türkiye’de yoksulluğun
aldığı yeni niteliklerle giderek belirginleşmeye başlayan, yeni yoksullar ile potansiyel sınıfaltı arasındaki bağlantıya dikkat çekmemize de imkân vermektedir. Hükümlülük;
yoksulluk, dışlanma ve damgalanma olgularının birbirleriyle olan karşılıklı ilişkisi içinde
birçok unsuru barındıran, çok yönlü dışlanma ve yoksunlukları yeniden üreten bir unsur
olarak belirmektedir
üreten içeriği ile giderek derin bir biçim alan, kalıcı ve süreklilik gösteren bir nitelik
kazanmaktadır. Yeni yoksulluk ve sosyal dışlanma, birbiriyle iç içe geçmiş bir süreçsel
durumun ifadesi olarak, birbirlerini etkileyen ve tamamlayan olgulardır. Bu çalışmada yeni
yoksulluk olgusu; yoksulluğun, yoksunluğun ve dışlanmanın yapısal kaynaklarını ve
unsurlarını da öne çıkaran sosyal dışlanma yaklaşımıyla ilişkisel bir bağlamda
tartışılmaktadır. Sosyal dışlanma yaklaşımı bağlamında, bireyi suça yönelten, suçu ve sapkın
eylemi besleyen toplumsal ve sosyo-ekonomik yapısal unsurlara dikkat çekilmektedir.
Yaşanan sosyo-ekonomik sürecin bir sonucu olarak gittikçe yoğunlaşan, derinleşen,
yaygınlaşan ve kalıcı bir nitelik kazanan yoksulluk, yoksullar açısından; dışlanma,
damgalanma ve marjinalleşme gibi sonuçlar üretmektedir. Sözü edilen sonuçları
yaşantılarında deneyimleyen kesimlerden biri de hükümlülerdir. Bu nedenle bu çalışmada,
yoksulluğun yeni durumu ile dışlanma, damgalanma ve marjinalleşme süreci arasındaki
bağlantılar hükümlülük ekseninde ilişkilendirilerek çözümlenmektedir. Dezavantajlı
olmanın çoklu, derinleşmiş ve yoğunlaşmış hali olarak hükümlülük; yoksulluk ve dışlanma
olgularının beslendiği yapısal zemini, bu zeminle etkileşiminden dolayı suçla bağlantılı hale
gelen bireylerin ve grupların özgül konumunu ve bu konumun, yoksulluk ve dışlanma
sürecini yeniden üreten yapısal bir unsura nasıl dönüştüğünü kavramaya imkân
tanımaktadır. Bununla birlikte, söz konusu hükümlülük olgusu, Türkiye’de yoksulluğun
aldığı yeni niteliklerle giderek belirginleşmeye başlayan, yeni yoksullar ile potansiyel sınıfaltı arasındaki bağlantıya dikkat çekmemize de imkân vermektedir. Hükümlülük;
yoksulluk, dışlanma ve damgalanma olgularının birbirleriyle olan karşılıklı ilişkisi içinde
birçok unsuru barındıran, çok yönlü dışlanma ve yoksunlukları yeniden üreten bir unsur
olarak belirmektedir
(...) kitaba temel olan araştırma; haklarında çok az bilgiye sahip olunanlardan bir gruba, bir suçtan mahkûm olan ve yeniden topluma katılanlara ilişkin veriyi sağlamaktadır. Öncelikle Türkiye’de sosyolojik araştırmaların odaklandığı konuların dışında, toplumun büyük ölçüde dışladığı bir grubu ‘hem denetimli hem serbest olma durumu içinde, cezasının devamı niteliğinde bir süreçte suça iten ortamlardan uzaklaşmaya çalışarak yaşayan suçlu bireyleri incelemektedir.
Okuyucu araştırma bulgularının yol göstericiliğinde, yazarların kavramları ile ‘dışlanma, damgalanma, eski yaşama ilişkin kayıplar ve etkileri, ceza sonrası hayatı yeniden kurma, toplumsal bağları yeniden oluşturma’ gibi zorlu süreçleri yaşayanları bu kitapta bulabilecektir.