PRESENTATIONS by F. Umay GENÇ

Ankara Barosu XII. Uluslararası Hukuk Kurultayı, Göç ve Mülteci, (Düzenleyen: Ankara Barosu), 2022
Özet:
Göçmen kaçakçılığı suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hükümler” kitabının “Ulusl... more Özet:
Göçmen kaçakçılığı suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hükümler” kitabının “Uluslararası Suçlar” başlıklı birinci kısmında, “Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti” başlıklı ikinci bölümün 79. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de ifade edildiği üzere Kanun’da bu düzenlemeye yer verilmesinin sebebi, ülkemiz adına da onaylanan “‘Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ ve ‘Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol’ hükümlerinin gereğini yerine getirmek”tir. Bahsi geçen Protokol’de “göçmen kaçakçılığı”, “doğrudan veya dolaylı olarak, mali veya diğer bir maddi çıkar elde etmek için, bir kişinin vatandaşlığını taşımadığı veya daimi ikametgah sahibi olmadığı bir Taraf Devlete yasadışı girişinin temini” şeklinde tanımlanmıştır (m. 3/(a)). Hangi fiillerin Taraf Devletlerce suç haline getirilerek cezalandırılacağı ise Protokol’ün 6. maddesinde belirtilmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 79. maddesinin ilk fıkrasında göçmen kaçakçılığı suçunu oluşturan seçimlik hareketler; doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan “bir yabancıyı ülkeye sokmak”, “bir yabancının ülkede kalmasına imkan sağlamak” ve “Türk vatandaşı ya da yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlamak” şeklinde belirlenmiştir. Bu seçimlik hareketlerin iki tanesinde bahsi geçen “imkan sağlamak”, Türk Dil Kurumu’nca “olanak sağlamak” bakımından tanımlandığı üzere “bir işin olmasına elverişli ortamı hazırlamak” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, 79. maddede “bir yabancının ülkede kalmasını sağlamak” veya “Türk vatandaşı ya da yabancının yurt dışına çıkmasını sağlamak” değil, bunlara “imkan sağlamak” fiillerinin suç olarak düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, Yargıtay’ın çeşitli kararlarında, “Türk vatandaşı ya da yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlamak” seçimlik hareketi bakımından “göçmenlerin yurt dışına çıkartılamadan yakalanmış olmaları” halinde fiilin teşebbüs aşamasında kaldığının kabul edildiği görülmektedir. Bu bağlamda, bu bildiride, ilgili seçimlik hareketin nasıl yorumlanması gerektiği ve Yargıtay’ın ilgili seçimlik harekete ilişkin yorumunun yerindeliği değerlendirme konusu edilecektir.
Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması Rejimleri Sempozyumu, 2022
16-17 Mayıs 2022 tarihlerinde Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ankara Hacı B... more 16-17 Mayıs 2022 tarihlerinde Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Ceza Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Anayasa Mahkemesi Anayasa Yargısı Araştırmaları Merkezi tarafından ortaklaşa düzenlenen Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması Rejimleri Sempozyumu'nda sunulmuştur.

Uluslararası Asoscongress Hukuk Sempozyumu, (Düzenleyen: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi), 2021
Özet:
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 292. maddesinde “hükümlü veya tutuklunun kaçması” suçu dü... more Özet:
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 292. maddesinde “hükümlü veya tutuklunun kaçması” suçu düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, “tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında” hapis cezasına hükmolunacağı öngörülmüş (f. 1) ve ayrıca, bu madde hükümlerinin ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası adlî para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir (f. 5). Söz konusu suçun faili, hükümlü veya tutuklu sıfatını taşıyan kişiler olabilir. Bu bağlamda, hakkında tazyik hapsi uygulanan kişilerin de bu suçun faili olup olamayacağı sorusu ortaya çıkmaktadır. Kanunlarımızda “tazyik hapsi”nin bir tanımı yapılmış değildir. Hakkında tazyik hapsi uygulanan kişilerin TCK m. 292’deki suçtan dolayı sorumlu tutulup tutulamayacakları bakımından hem öğretide hem de Bölge Adliye Mahkemeleri ve Yargıtay kararlarında farklı görüşlere rastlanmaktadır. Bu bildiride, öğretideki ve yargı kararlarındaki açıklamalar ışığında, tazyik hapsinin hukuki niteliğine ve hakkında tazyik hapsi uygulanan kişilerin hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun faili olup olamayacağına ilişkin değerlendirmeler yapılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu, Tazyik Hapsi, Hükümlü, Tazyik Hapsinin Hukuki Niteliği.

Uluslararası Necmettin Erbakan Hukuk Kongresi, (Düzenleyen: Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi), 2021
Özet:
5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”a 5 Nisan 2012 tarihli v... more Özet:
5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”a 5 Nisan 2012 tarihli ve 6291 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la eklenen “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı madde 105/A’nın yürürlüğe girmesiyle, mahkum olduğu hapis cezasını infaz kurumunda çekmekte olan bir hükümlünün, hakkında henüz koşullu salıverilme hükümleri uygulanmadan önce infaz kurumundan çıkması mümkün hale gelmiştir. “Hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek” amacı taşıyan bu hükümden yararlanan bir hükümlünün cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmı denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz kurumu dışında, toplumsal ortamda infaz edilmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 105/A hükmünde, 15 Nisan 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la bazı değişiklikler yapılmıştır. Keza, 7242 sayılı Kanun’un 52. maddesiyle, 5275 sayılı Kanun’un “denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” ile ilgili düzenlemeler ihtiva eden “geçici 6. madde”si de değiştirilmiştir. Ayrıca, 7242 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle de 5275 sayılı Kanun’a “denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” ile ilgili hükümler ihtiva eden yeni bir geçici madde (geçici madde 9) daha eklenmiştir. Bilindiği üzere, 11 Mart 2020 tarihinde, Sağlık Bakanlığı tarafından, ülkemizde ilk COVID-19 vakasının tespit edildiği; 1 Nisan 2020 tarihinde ise Sağlık Bakanı tarafından, söz konusu virüsün bütün illere yayılmış olduğu açıklanmıştır. Tam da hızla salgına karşı önlemlerin alındığı bir dönemde, pek çok tartışma ve eleştiriyi de beraberinde getiren 7242 sayılı Kanun’un ivedilikle kabul edilmiş olması, bu acelenin COVID-19 nedeniyle mi olduğu sorusunu akıllara getirmektedir. Bu bağlamda, sözü edilen 7242 sayılı Kanun’un kabul edilme sebeplerinden birinin, asli sebep olmasa da, ceza infaz kurumunda olan hükü mlülerin virüs salgınından zarar görmesinin önüne geçilmek istenmesi olduğu söylenebilir. Ayrıca, Kanun’un geçici 9. maddesinin 5. fıkrasında ise “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması” asli bir sebep olarak açıkça zikredilmiş durumdadır. Diğer taraftan, 5275 sayılı Kanun’da 7242 sayılı Kanun’la yapılan değişikliklerin bazı açılardan eleştiri konusu edilmesi de mümkündür. Bu çalışmada, mahkum olunan hapis cezasının koşullu salıverilme öncesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazına ilişkin olarak, 5275 sayılı Kanun’da 7242 sayılı Kanun’la yapılan değişikliklerden COVID-19 salgını ile bağlantılı nitelikte olan düzenlemeler değerlendirme konusu edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: COVID-19, “denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı”, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, 7242 sayılı Kanun, 5275 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Ceza Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Hukuk Fak... more Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Ceza Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Hukuk Fakültesi, Kore Ceza Hukuku Derneği, İstanbul Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi'nin katkılarıyla 23-24 Eylül 2019 tarihlerinde, Ankara'da gerçekleştirilen ''5. Türk-Kore Ceza Hukuku Günleri, Karşılaştırmalı Hukukta Ekonomik Suçlar Uluslararası Semzpozyumu''nda (Prof. Dr. İzzet Özgenç ile birlikte) sunulmuştur. Bildiri tam metni için bkz. ''Organ Nakli Turizmi ve Ceza Hukuku Sorumluluğu'', 5. Türk Kore Ceza Hukuku Günleri,
Karşılaştırmalı Hukukta Ekonomik Suçlar Uluslararası Sempozyumu, Tebliğler, Cilt II, (Editörler: İzzet Özgenç, Cumhur Şahin, Faruk Turhan), Seçkin Yayıncılık, 2020, s. 1457 vd.
Presented in the ''5th Turkish-Korean Criminal Law Days - International Symposium on Economic Crimes in Comparative Law'' which took place in Ankara on September 23-24, 2019. For the full text in English, see: ''Transplant Tourism and Criminal Responsibility'', 5th Turkish-Korean Criminal Law Days, International Symposium on Economic Crimes in Comparative Law, Presentations, Volume II, (Editors: İzzet Özgenç, Cumhur Şahin, Faruk Turhan), Seçkin Yayıncılık, 2020, p. 1497 ff.
Uluslararası Kadın ve Hukuk Sempozyumu, (Düzenleyen: Türkiye Barolar Birliği, Gazi Üniversitesi),... more Uluslararası Kadın ve Hukuk Sempozyumu, (Düzenleyen: Türkiye Barolar Birliği, Gazi Üniversitesi), Ankara, 10-11 Mart 2017.
[International Symposium on Women and Law, (Organized by: Union of Turkish Bar Associations, Gazi University), Ankara, 10-11 March 2017].
Columbia Law School - Visiting Scholars Forum, New York City/New York/USA, 21 September 2016.
Poster sunumu, V. Uluslararası Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu, (Düzenleyen... more Poster sunumu, V. Uluslararası Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu, (Düzenleyen: Polis Akademisi Başkanlığı, Suç Araştırmaları Merkezi), Antalya, 1-3 Kasım 2013.
[Poster presentation, The 5th International Symposium on Children at Risk and in Need of Protection, (Organized by: Center for Criminological Research (CCR) of Turkish National Police Academy), Antalya, 1-3 November 2013].
PAPERS by F. Umay GENÇ
Necmettin Erbakan Universitesi Hukuk Fakultesi Dergisi, Necmettin Erbakan University
Bu makale intihal programında taranmış ve en az iki hakem incelemesinden geçmiştir. // This artic... more Bu makale intihal programında taranmış ve en az iki hakem incelemesinden geçmiştir. // This article has been scanned via a plagiarism software and reviewed by at least two referees.
26 Nisan 2018 tarihinde, Ankara'da, Gazi Üniversitesi Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri Müd... more 26 Nisan 2018 tarihinde, Ankara'da, Gazi Üniversitesi Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri Müdürlüğü tarafından düzenlenen eğitimde, eğitmen olarak görev yapılmıştır.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2021
öngörülmüş olan şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğü, hukukumuzda yükümlü olarak kabul edilenlerin... more öngörülmüş olan şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğü, hukukumuzda yükümlü olarak kabul edilenlerin, nezdinde veya aracılığıyla "yapılan veya yapılmaya teşebbüs edilen işlemlere konu malvarlığının yasa dışı yollardan elde edildiğine veya yasa dışı amaçlarla kullanıldığına dair herhangi bir bilgi, şüphe veya şüpheyi gerektirecek bir hususun bulunması halinde", bu işlemleri MASAK'a bildirmelerini gerektirir. Bu bağlamda, "bilgi", "şüphe" ve "şüpheyi gerektirecek husus" ifadelerinden ne anlaşılması gerektiğinin açıklığa kavuşturulması önemlidir. Zira, özellikle "bilgi" ifadesinin anlamı, yükümlünün şüpheli işlem bildiriminden farklı bir bildirim yükümlülüğünü de gerektirebilir. Nitekim, işleme konu malvarlığı suçtan elde edilmişse ya da bu malvarlığının yasa dışı amaçlarla kullanılması aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, işlemin yapıldığı sırada ya da işlem tamamlandıktan sonra bu konuda "bilgi" sahibi olan yükümlünün, ayrıca suçu bildirme yükümlülüğü de söz konusu olabilir. Suçu bildirme yükümlülüğünün ihmali, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde, suç teşkil etmektedir. Bu makalede, Türk hukukunda şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğüne dair açıklamalarda bulunulmuş ve bu yükümlülüğün ihmali halinde bildirimle yükümlü olan kişinin ceza hukuku sorumluluğu incelenmiştir.
Türk Hukukunda Çocuk, 2022
Türk Hukukunda Çocuk, (Editörler: Doç. Dr. Ersin ERDOĞAN, Dr. Öğr. Üyesi Belkıs VURAL ÇELENK, Dr.... more Türk Hukukunda Çocuk, (Editörler: Doç. Dr. Ersin ERDOĞAN, Dr. Öğr. Üyesi Belkıs VURAL ÇELENK, Dr. Öğr. Üyesi Özgün ÖZYÜKSEL), Ankara: Yetkin Yayınları, Eylül 2022, s. 1-36.
Terazi Hukuk Dergisi, Cilt 17, Sayı 193, 2022

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 25, Sayı 4, 2021
Özet:
5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da öngörülmüş olan şüphe... more Özet:
5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da öngörülmüş olan şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğü, hukukumuzda yükümlü olarak kabul edilenlerin, nezdinde veya aracılığıyla “yapılan veya yapılmaya teşebbüs edilen işlemlere konu malvarlığının yasa dışı yollardan elde edildiğine veya yasa dışı amaçlarla kullanıldığına dair herhangi bir bilgi, şüphe veya şüpheyi gerektirecek bir hususun bulunması halinde”, bu işlemleri MASAK’a bildirmelerini gerektirir. Bu bağlamda, “bilgi”, “şüphe” ve “şüpheyi gerektirecek husus” ifadelerinden ne anlaşılması gerektiğinin açıklığa kavuşturulması önemlidir. Zira, özellikle “bilgi” ifadesinin anlamı, yükümlünün şüpheli işlem bildiriminden farklı bir bildirim yükümlülüğünü de gerektirebilir. Nitekim, işleme konu malvarlığı suçtan elde edilmişse ya da bu malvarlığının yasa dışı amaçlarla kullanılması aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, işlemin yapıldığı sırada ya da işlem tamamlandıktan sonra bu konuda “bilgi” sahibi olan yükümlünün, ayrıca suçu bildirme yükümlülüğü de söz konusu olabilir. Suçu bildirme yükümlülüğünün ihmali, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde, suç teşkil etmektedir. Bu makalede, Türk hukukunda şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğüne dair açıklamalarda bulunulmuş ve bu yükümlülüğün ihmali halinde bildirimle yükümlü olan kişinin ceza hukuku sorumluluğu incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Şüpheli işlem, şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğü, 5549 sayılı Kanun, suçu bildirme yükümlülüğü, yükümlülüğün ihmali.

Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, , Cilt 4, Sayı 2, 2021
Özet:
“Hapis cezasının koşullu salıverilme öncesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak inf... more Özet:
“Hapis cezasının koşullu salıverilme öncesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazı”, 5275 sayılı Kanun’a 5 Nisan 2012 tarihli ve 6291 sayılı Kanun’la eklenen “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı madde 105/A’da yer alan düzenlemeyle hukuk sistemimize girmiştir. Böylece, mahkûm olduğu hapis cezasını infaz kurumunda çekmekte olan bir hükümlünün, hakkında henüz koşullu salıverilme hükümleri uygulanmadan önce ceza infaz kurumundan ayrılması mümkün hâle gelmiştir. Bu hükümden yararlanan bir hükümlünün cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmı denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz kurumu dışında, toplumsal ortamda infaz edilmektedir. Daha önce başka kanunlarla yapıldığı gibi, 15 Nisan 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’la da denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı ile ilgili kalıcı ve geçici nitelikte bazı değişiklikler yapılmıştır. Diğer taraftan, 7242 sayılı Kanun’a esas teşkil eden Kanun Teklifi 31 Mart 2020 tarihinde verilmiştir. Bununla birlikte, 11 Mart 2020 tarihinde, Sağlık Bakanlığı tarafından, ülkemizde ilk COVID-19 vakasının tespit edildiği; 1 Nisan 2020 tarihinde ise Sağlık Bakanı tarafından, söz konusu virüsün bütün illere yayılmış olduğu açıklanmıştır. Dolayısıyla, pek çok tartışma ve eleştiriyi de beraberinde getiren 7242 sayılı Kanun, tam da hızla salgına karşı önlemlerin alındığı bir dönemde kabul edilerek yürürlüğe koyulmuştur. Böyle bir dönemde, 7242 sayılı Kanun’un ivedilikle kabul edilmiş olması, bu acelenin COVID-19 nedeniyle mi olduğu sorusunu akıllara getirmektedir. Bu çalışmada, mahkûm olunan hapis cezasının koşullu salıverilme öncesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazına ilişkin olarak 5275 sayılı Kanun’da 7242 sayılı Kanun’la yapılan değişikliklerin COVID-19 salgını nedenli olup olmadığı incelenerek salgın ile bağlantılı nitelikte olan düzenlemelere dair değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Bu çalışma, Prof. Dr. Stephen C. THAMAN ve Lauren GRAHAM tarafından ''2. Ceza Hukuku Reformları K... more Bu çalışma, Prof. Dr. Stephen C. THAMAN ve Lauren GRAHAM tarafından ''2. Ceza Hukuku Reformları Kongresi'' isimli uluslararası toplantıda ''Ceza Hukuku Yaptırımları Kanunlar ve Uygulama'' kapsamında sunulan ''Penal Law Sanctions Country Report: United States of America'' isimli bildirinin tam metninin tercümesidir. Ablam Dr. Fatma Umay GENÇ ile birlikte hazırladığımız tercüme, ''2. Ceza Hukuku Reformları Kongresi: Ceza Hukuku Yaptırımları Kanunlar ve Uygulama (2nd Criminal Law Reforms Congress: Criminal Sanctions The Gap Between Idea and Practice)'' isimli kitapta yayımlanmıştır.
Prof. Dr. Stephen C. THAMAN, Lauren GRAHAM; “Ceza Hukuku Yaptırımları Ülke Raporu: Amerika Birleşik Devletleri (Penal Law Sanctions Country Report: United States of America)”; (Çevirenler/Translators: Mehmet Ülgen GENÇ, Fatma Umay GENÇ); 2. Ceza Hukuku Reformları Kongresi: Ceza Hukuku Yaptırımları Kanunlar ve Uygulama (2nd Criminal Law Reforms Congress: Criminal Sanctions The Gap Between Idea and Practice); Cilt III, Vol III; (Başeditör/Editor in Chief: Adem SÖZÜER); XII Levha Yayıncılık, 2019.
Dr. Dr. h.c. Silvia Tellenbach'a Armağan, (Editörler: Prof. Dr. F. Yenisey, Prof. Dr. İ. Özgenç, Prof. Dr. A. Nuhoğlu, Prof. Dr. A. Sözüer, Prof. Dr. F. Turhan), Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2018

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Oğuz Kürşat Ünal’a Armağan, 2013
ÖZET:
Bir ülkedeki siyasal, ekonomik ve toplumsal güçler, o ülkenin demokrasiye geçişi bakımında... more ÖZET:
Bir ülkedeki siyasal, ekonomik ve toplumsal güçler, o ülkenin demokrasiye geçişi bakımından büyük etkiye sahiptir. Bu unsurlar, aynı zamanda, anayasasının yapımı sürecinde de etkin rol oynamaktadır. Özellikle halkın anayasa hakkındaki düşünceleri ve anayasaya olan saygıları, anayasal değişme açısından oldukça önemli bir husustur. Bu sebeple, toplumun her kesiminin anayasa yapım sürecine katılımı büyük önem taşımaktadır. Nikaragua’nın 11. Anayasası olan 1987 Anayasası, Nikaragua’da demokrasiye geçiş süreci sonunda hazırlanmıştır. Bu Anayasa’yı yapanlar, yapım sürecinde herkesin görüşünü almak suretiyle uzlaşmaya dayalı bir yeni anayasa hazırlamaya çalışmışlardır. Çünkü 1987 Anayasası, o dönemde, hem Nikaragua’da bütün sınıfların yeni rejime olan desteğini sağlamak hem de insan haklarını garanti altına alan bir anayasa olduğu için uluslararası desteği sürdürmek bakımından gerekli olması sebebiyle büyük önem taşımaktadır. Her ne sebeple olursa olsun, 1987 Nikaragua Anayasası’nın yapım süreci, halkın anayasa yapımına katılımını ve yeni anayasaya desteğini sağlamak bakımından dikkate değer bir örnek teşkil etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Demokrasiye geçiş, demokratikleşme, anayasa yapım süreci, Nikaragua’da siyasi gelişmeler, 1984 seçimleri.
ABSTRACT:
Political, economic and social powers in a country have a great impact on democratic transition. These factors play an active role in constitution making process as well. Especially public opinion and respect for constitution are very essential aspects of constitutional transition. Therefore, it is very important to ensure participation of every segment of the society in constitution making process. The Constitution of 1987, the 11th constitution of the Nicaragua, was drafted as a product of the democratic transition process in Nicaragua. The lawmakers then tried to legislate a new constitution based on consensus by taking everyone’s opinion during the constitution making process. The Constitution of 1987 was of vital importance not only in the sense that it ensured support of every segment in the society to the regime, but also it guaranteed respect for human rights as it was quite essential in order to maintain international support. Whatever the reason might be, the constitution making process of the Constitution of 1987 constitutes a considerable example in terms of ensuring public engagement and support.
Keywords: Transition to democracy, democratization, constitution making process, political developments in Nicaragua, elections of 1984.
Invited Lectures and Talks by F. Umay GENÇ
26 Nisan 2018 tarihinde, Ankara'da, Gazi Üniversitesi Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri Müdürlüğü t... more 26 Nisan 2018 tarihinde, Ankara'da, Gazi Üniversitesi Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri Müdürlüğü tarafından düzenlenen eğitimde, eğitmen olarak görev yapılmıştır.
Sağlıkta Şiddet Sempozyumu, (Düzenleyen: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Sosyal ve Aktif Hekimler... more Sağlıkta Şiddet Sempozyumu, (Düzenleyen: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Sosyal ve Aktif Hekimler Topluluğu), Ankara, 5 Mayıs 2018. [Symposium on Violence in the Health Sector, (Organized by: Gazi University Medical School, Association of Social and Active Physicians), Ankara, 5 May 2018].
Uploads
PRESENTATIONS by F. Umay GENÇ
Göçmen kaçakçılığı suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hükümler” kitabının “Uluslararası Suçlar” başlıklı birinci kısmında, “Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti” başlıklı ikinci bölümün 79. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de ifade edildiği üzere Kanun’da bu düzenlemeye yer verilmesinin sebebi, ülkemiz adına da onaylanan “‘Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ ve ‘Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol’ hükümlerinin gereğini yerine getirmek”tir. Bahsi geçen Protokol’de “göçmen kaçakçılığı”, “doğrudan veya dolaylı olarak, mali veya diğer bir maddi çıkar elde etmek için, bir kişinin vatandaşlığını taşımadığı veya daimi ikametgah sahibi olmadığı bir Taraf Devlete yasadışı girişinin temini” şeklinde tanımlanmıştır (m. 3/(a)). Hangi fiillerin Taraf Devletlerce suç haline getirilerek cezalandırılacağı ise Protokol’ün 6. maddesinde belirtilmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 79. maddesinin ilk fıkrasında göçmen kaçakçılığı suçunu oluşturan seçimlik hareketler; doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan “bir yabancıyı ülkeye sokmak”, “bir yabancının ülkede kalmasına imkan sağlamak” ve “Türk vatandaşı ya da yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlamak” şeklinde belirlenmiştir. Bu seçimlik hareketlerin iki tanesinde bahsi geçen “imkan sağlamak”, Türk Dil Kurumu’nca “olanak sağlamak” bakımından tanımlandığı üzere “bir işin olmasına elverişli ortamı hazırlamak” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, 79. maddede “bir yabancının ülkede kalmasını sağlamak” veya “Türk vatandaşı ya da yabancının yurt dışına çıkmasını sağlamak” değil, bunlara “imkan sağlamak” fiillerinin suç olarak düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, Yargıtay’ın çeşitli kararlarında, “Türk vatandaşı ya da yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlamak” seçimlik hareketi bakımından “göçmenlerin yurt dışına çıkartılamadan yakalanmış olmaları” halinde fiilin teşebbüs aşamasında kaldığının kabul edildiği görülmektedir. Bu bağlamda, bu bildiride, ilgili seçimlik hareketin nasıl yorumlanması gerektiği ve Yargıtay’ın ilgili seçimlik harekete ilişkin yorumunun yerindeliği değerlendirme konusu edilecektir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 292. maddesinde “hükümlü veya tutuklunun kaçması” suçu düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, “tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında” hapis cezasına hükmolunacağı öngörülmüş (f. 1) ve ayrıca, bu madde hükümlerinin ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası adlî para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir (f. 5). Söz konusu suçun faili, hükümlü veya tutuklu sıfatını taşıyan kişiler olabilir. Bu bağlamda, hakkında tazyik hapsi uygulanan kişilerin de bu suçun faili olup olamayacağı sorusu ortaya çıkmaktadır. Kanunlarımızda “tazyik hapsi”nin bir tanımı yapılmış değildir. Hakkında tazyik hapsi uygulanan kişilerin TCK m. 292’deki suçtan dolayı sorumlu tutulup tutulamayacakları bakımından hem öğretide hem de Bölge Adliye Mahkemeleri ve Yargıtay kararlarında farklı görüşlere rastlanmaktadır. Bu bildiride, öğretideki ve yargı kararlarındaki açıklamalar ışığında, tazyik hapsinin hukuki niteliğine ve hakkında tazyik hapsi uygulanan kişilerin hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun faili olup olamayacağına ilişkin değerlendirmeler yapılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu, Tazyik Hapsi, Hükümlü, Tazyik Hapsinin Hukuki Niteliği.
5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”a 5 Nisan 2012 tarihli ve 6291 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la eklenen “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı madde 105/A’nın yürürlüğe girmesiyle, mahkum olduğu hapis cezasını infaz kurumunda çekmekte olan bir hükümlünün, hakkında henüz koşullu salıverilme hükümleri uygulanmadan önce infaz kurumundan çıkması mümkün hale gelmiştir. “Hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek” amacı taşıyan bu hükümden yararlanan bir hükümlünün cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmı denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz kurumu dışında, toplumsal ortamda infaz edilmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 105/A hükmünde, 15 Nisan 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la bazı değişiklikler yapılmıştır. Keza, 7242 sayılı Kanun’un 52. maddesiyle, 5275 sayılı Kanun’un “denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” ile ilgili düzenlemeler ihtiva eden “geçici 6. madde”si de değiştirilmiştir. Ayrıca, 7242 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle de 5275 sayılı Kanun’a “denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” ile ilgili hükümler ihtiva eden yeni bir geçici madde (geçici madde 9) daha eklenmiştir. Bilindiği üzere, 11 Mart 2020 tarihinde, Sağlık Bakanlığı tarafından, ülkemizde ilk COVID-19 vakasının tespit edildiği; 1 Nisan 2020 tarihinde ise Sağlık Bakanı tarafından, söz konusu virüsün bütün illere yayılmış olduğu açıklanmıştır. Tam da hızla salgına karşı önlemlerin alındığı bir dönemde, pek çok tartışma ve eleştiriyi de beraberinde getiren 7242 sayılı Kanun’un ivedilikle kabul edilmiş olması, bu acelenin COVID-19 nedeniyle mi olduğu sorusunu akıllara getirmektedir. Bu bağlamda, sözü edilen 7242 sayılı Kanun’un kabul edilme sebeplerinden birinin, asli sebep olmasa da, ceza infaz kurumunda olan hükü mlülerin virüs salgınından zarar görmesinin önüne geçilmek istenmesi olduğu söylenebilir. Ayrıca, Kanun’un geçici 9. maddesinin 5. fıkrasında ise “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması” asli bir sebep olarak açıkça zikredilmiş durumdadır. Diğer taraftan, 5275 sayılı Kanun’da 7242 sayılı Kanun’la yapılan değişikliklerin bazı açılardan eleştiri konusu edilmesi de mümkündür. Bu çalışmada, mahkum olunan hapis cezasının koşullu salıverilme öncesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazına ilişkin olarak, 5275 sayılı Kanun’da 7242 sayılı Kanun’la yapılan değişikliklerden COVID-19 salgını ile bağlantılı nitelikte olan düzenlemeler değerlendirme konusu edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: COVID-19, “denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı”, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, 7242 sayılı Kanun, 5275 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler.
Karşılaştırmalı Hukukta Ekonomik Suçlar Uluslararası Sempozyumu, Tebliğler, Cilt II, (Editörler: İzzet Özgenç, Cumhur Şahin, Faruk Turhan), Seçkin Yayıncılık, 2020, s. 1457 vd.
Presented in the ''5th Turkish-Korean Criminal Law Days - International Symposium on Economic Crimes in Comparative Law'' which took place in Ankara on September 23-24, 2019. For the full text in English, see: ''Transplant Tourism and Criminal Responsibility'', 5th Turkish-Korean Criminal Law Days, International Symposium on Economic Crimes in Comparative Law, Presentations, Volume II, (Editors: İzzet Özgenç, Cumhur Şahin, Faruk Turhan), Seçkin Yayıncılık, 2020, p. 1497 ff.
[International Symposium on Women and Law, (Organized by: Union of Turkish Bar Associations, Gazi University), Ankara, 10-11 March 2017].
[Poster presentation, The 5th International Symposium on Children at Risk and in Need of Protection, (Organized by: Center for Criminological Research (CCR) of Turkish National Police Academy), Antalya, 1-3 November 2013].
PAPERS by F. Umay GENÇ
5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da öngörülmüş olan şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğü, hukukumuzda yükümlü olarak kabul edilenlerin, nezdinde veya aracılığıyla “yapılan veya yapılmaya teşebbüs edilen işlemlere konu malvarlığının yasa dışı yollardan elde edildiğine veya yasa dışı amaçlarla kullanıldığına dair herhangi bir bilgi, şüphe veya şüpheyi gerektirecek bir hususun bulunması halinde”, bu işlemleri MASAK’a bildirmelerini gerektirir. Bu bağlamda, “bilgi”, “şüphe” ve “şüpheyi gerektirecek husus” ifadelerinden ne anlaşılması gerektiğinin açıklığa kavuşturulması önemlidir. Zira, özellikle “bilgi” ifadesinin anlamı, yükümlünün şüpheli işlem bildiriminden farklı bir bildirim yükümlülüğünü de gerektirebilir. Nitekim, işleme konu malvarlığı suçtan elde edilmişse ya da bu malvarlığının yasa dışı amaçlarla kullanılması aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, işlemin yapıldığı sırada ya da işlem tamamlandıktan sonra bu konuda “bilgi” sahibi olan yükümlünün, ayrıca suçu bildirme yükümlülüğü de söz konusu olabilir. Suçu bildirme yükümlülüğünün ihmali, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde, suç teşkil etmektedir. Bu makalede, Türk hukukunda şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğüne dair açıklamalarda bulunulmuş ve bu yükümlülüğün ihmali halinde bildirimle yükümlü olan kişinin ceza hukuku sorumluluğu incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Şüpheli işlem, şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğü, 5549 sayılı Kanun, suçu bildirme yükümlülüğü, yükümlülüğün ihmali.
“Hapis cezasının koşullu salıverilme öncesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazı”, 5275 sayılı Kanun’a 5 Nisan 2012 tarihli ve 6291 sayılı Kanun’la eklenen “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı madde 105/A’da yer alan düzenlemeyle hukuk sistemimize girmiştir. Böylece, mahkûm olduğu hapis cezasını infaz kurumunda çekmekte olan bir hükümlünün, hakkında henüz koşullu salıverilme hükümleri uygulanmadan önce ceza infaz kurumundan ayrılması mümkün hâle gelmiştir. Bu hükümden yararlanan bir hükümlünün cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmı denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz kurumu dışında, toplumsal ortamda infaz edilmektedir. Daha önce başka kanunlarla yapıldığı gibi, 15 Nisan 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’la da denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı ile ilgili kalıcı ve geçici nitelikte bazı değişiklikler yapılmıştır. Diğer taraftan, 7242 sayılı Kanun’a esas teşkil eden Kanun Teklifi 31 Mart 2020 tarihinde verilmiştir. Bununla birlikte, 11 Mart 2020 tarihinde, Sağlık Bakanlığı tarafından, ülkemizde ilk COVID-19 vakasının tespit edildiği; 1 Nisan 2020 tarihinde ise Sağlık Bakanı tarafından, söz konusu virüsün bütün illere yayılmış olduğu açıklanmıştır. Dolayısıyla, pek çok tartışma ve eleştiriyi de beraberinde getiren 7242 sayılı Kanun, tam da hızla salgına karşı önlemlerin alındığı bir dönemde kabul edilerek yürürlüğe koyulmuştur. Böyle bir dönemde, 7242 sayılı Kanun’un ivedilikle kabul edilmiş olması, bu acelenin COVID-19 nedeniyle mi olduğu sorusunu akıllara getirmektedir. Bu çalışmada, mahkûm olunan hapis cezasının koşullu salıverilme öncesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazına ilişkin olarak 5275 sayılı Kanun’da 7242 sayılı Kanun’la yapılan değişikliklerin COVID-19 salgını nedenli olup olmadığı incelenerek salgın ile bağlantılı nitelikte olan düzenlemelere dair değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Prof. Dr. Stephen C. THAMAN, Lauren GRAHAM; “Ceza Hukuku Yaptırımları Ülke Raporu: Amerika Birleşik Devletleri (Penal Law Sanctions Country Report: United States of America)”; (Çevirenler/Translators: Mehmet Ülgen GENÇ, Fatma Umay GENÇ); 2. Ceza Hukuku Reformları Kongresi: Ceza Hukuku Yaptırımları Kanunlar ve Uygulama (2nd Criminal Law Reforms Congress: Criminal Sanctions The Gap Between Idea and Practice); Cilt III, Vol III; (Başeditör/Editor in Chief: Adem SÖZÜER); XII Levha Yayıncılık, 2019.
Bir ülkedeki siyasal, ekonomik ve toplumsal güçler, o ülkenin demokrasiye geçişi bakımından büyük etkiye sahiptir. Bu unsurlar, aynı zamanda, anayasasının yapımı sürecinde de etkin rol oynamaktadır. Özellikle halkın anayasa hakkındaki düşünceleri ve anayasaya olan saygıları, anayasal değişme açısından oldukça önemli bir husustur. Bu sebeple, toplumun her kesiminin anayasa yapım sürecine katılımı büyük önem taşımaktadır. Nikaragua’nın 11. Anayasası olan 1987 Anayasası, Nikaragua’da demokrasiye geçiş süreci sonunda hazırlanmıştır. Bu Anayasa’yı yapanlar, yapım sürecinde herkesin görüşünü almak suretiyle uzlaşmaya dayalı bir yeni anayasa hazırlamaya çalışmışlardır. Çünkü 1987 Anayasası, o dönemde, hem Nikaragua’da bütün sınıfların yeni rejime olan desteğini sağlamak hem de insan haklarını garanti altına alan bir anayasa olduğu için uluslararası desteği sürdürmek bakımından gerekli olması sebebiyle büyük önem taşımaktadır. Her ne sebeple olursa olsun, 1987 Nikaragua Anayasası’nın yapım süreci, halkın anayasa yapımına katılımını ve yeni anayasaya desteğini sağlamak bakımından dikkate değer bir örnek teşkil etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Demokrasiye geçiş, demokratikleşme, anayasa yapım süreci, Nikaragua’da siyasi gelişmeler, 1984 seçimleri.
ABSTRACT:
Political, economic and social powers in a country have a great impact on democratic transition. These factors play an active role in constitution making process as well. Especially public opinion and respect for constitution are very essential aspects of constitutional transition. Therefore, it is very important to ensure participation of every segment of the society in constitution making process. The Constitution of 1987, the 11th constitution of the Nicaragua, was drafted as a product of the democratic transition process in Nicaragua. The lawmakers then tried to legislate a new constitution based on consensus by taking everyone’s opinion during the constitution making process. The Constitution of 1987 was of vital importance not only in the sense that it ensured support of every segment in the society to the regime, but also it guaranteed respect for human rights as it was quite essential in order to maintain international support. Whatever the reason might be, the constitution making process of the Constitution of 1987 constitutes a considerable example in terms of ensuring public engagement and support.
Keywords: Transition to democracy, democratization, constitution making process, political developments in Nicaragua, elections of 1984.
Invited Lectures and Talks by F. Umay GENÇ
Göçmen kaçakçılığı suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hükümler” kitabının “Uluslararası Suçlar” başlıklı birinci kısmında, “Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti” başlıklı ikinci bölümün 79. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de ifade edildiği üzere Kanun’da bu düzenlemeye yer verilmesinin sebebi, ülkemiz adına da onaylanan “‘Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ ve ‘Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol’ hükümlerinin gereğini yerine getirmek”tir. Bahsi geçen Protokol’de “göçmen kaçakçılığı”, “doğrudan veya dolaylı olarak, mali veya diğer bir maddi çıkar elde etmek için, bir kişinin vatandaşlığını taşımadığı veya daimi ikametgah sahibi olmadığı bir Taraf Devlete yasadışı girişinin temini” şeklinde tanımlanmıştır (m. 3/(a)). Hangi fiillerin Taraf Devletlerce suç haline getirilerek cezalandırılacağı ise Protokol’ün 6. maddesinde belirtilmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 79. maddesinin ilk fıkrasında göçmen kaçakçılığı suçunu oluşturan seçimlik hareketler; doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan “bir yabancıyı ülkeye sokmak”, “bir yabancının ülkede kalmasına imkan sağlamak” ve “Türk vatandaşı ya da yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlamak” şeklinde belirlenmiştir. Bu seçimlik hareketlerin iki tanesinde bahsi geçen “imkan sağlamak”, Türk Dil Kurumu’nca “olanak sağlamak” bakımından tanımlandığı üzere “bir işin olmasına elverişli ortamı hazırlamak” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, 79. maddede “bir yabancının ülkede kalmasını sağlamak” veya “Türk vatandaşı ya da yabancının yurt dışına çıkmasını sağlamak” değil, bunlara “imkan sağlamak” fiillerinin suç olarak düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, Yargıtay’ın çeşitli kararlarında, “Türk vatandaşı ya da yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlamak” seçimlik hareketi bakımından “göçmenlerin yurt dışına çıkartılamadan yakalanmış olmaları” halinde fiilin teşebbüs aşamasında kaldığının kabul edildiği görülmektedir. Bu bağlamda, bu bildiride, ilgili seçimlik hareketin nasıl yorumlanması gerektiği ve Yargıtay’ın ilgili seçimlik harekete ilişkin yorumunun yerindeliği değerlendirme konusu edilecektir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 292. maddesinde “hükümlü veya tutuklunun kaçması” suçu düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, “tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında” hapis cezasına hükmolunacağı öngörülmüş (f. 1) ve ayrıca, bu madde hükümlerinin ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası adlî para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir (f. 5). Söz konusu suçun faili, hükümlü veya tutuklu sıfatını taşıyan kişiler olabilir. Bu bağlamda, hakkında tazyik hapsi uygulanan kişilerin de bu suçun faili olup olamayacağı sorusu ortaya çıkmaktadır. Kanunlarımızda “tazyik hapsi”nin bir tanımı yapılmış değildir. Hakkında tazyik hapsi uygulanan kişilerin TCK m. 292’deki suçtan dolayı sorumlu tutulup tutulamayacakları bakımından hem öğretide hem de Bölge Adliye Mahkemeleri ve Yargıtay kararlarında farklı görüşlere rastlanmaktadır. Bu bildiride, öğretideki ve yargı kararlarındaki açıklamalar ışığında, tazyik hapsinin hukuki niteliğine ve hakkında tazyik hapsi uygulanan kişilerin hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun faili olup olamayacağına ilişkin değerlendirmeler yapılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu, Tazyik Hapsi, Hükümlü, Tazyik Hapsinin Hukuki Niteliği.
5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”a 5 Nisan 2012 tarihli ve 6291 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la eklenen “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı madde 105/A’nın yürürlüğe girmesiyle, mahkum olduğu hapis cezasını infaz kurumunda çekmekte olan bir hükümlünün, hakkında henüz koşullu salıverilme hükümleri uygulanmadan önce infaz kurumundan çıkması mümkün hale gelmiştir. “Hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek” amacı taşıyan bu hükümden yararlanan bir hükümlünün cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmı denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz kurumu dışında, toplumsal ortamda infaz edilmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 105/A hükmünde, 15 Nisan 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la bazı değişiklikler yapılmıştır. Keza, 7242 sayılı Kanun’un 52. maddesiyle, 5275 sayılı Kanun’un “denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” ile ilgili düzenlemeler ihtiva eden “geçici 6. madde”si de değiştirilmiştir. Ayrıca, 7242 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle de 5275 sayılı Kanun’a “denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” ile ilgili hükümler ihtiva eden yeni bir geçici madde (geçici madde 9) daha eklenmiştir. Bilindiği üzere, 11 Mart 2020 tarihinde, Sağlık Bakanlığı tarafından, ülkemizde ilk COVID-19 vakasının tespit edildiği; 1 Nisan 2020 tarihinde ise Sağlık Bakanı tarafından, söz konusu virüsün bütün illere yayılmış olduğu açıklanmıştır. Tam da hızla salgına karşı önlemlerin alındığı bir dönemde, pek çok tartışma ve eleştiriyi de beraberinde getiren 7242 sayılı Kanun’un ivedilikle kabul edilmiş olması, bu acelenin COVID-19 nedeniyle mi olduğu sorusunu akıllara getirmektedir. Bu bağlamda, sözü edilen 7242 sayılı Kanun’un kabul edilme sebeplerinden birinin, asli sebep olmasa da, ceza infaz kurumunda olan hükü mlülerin virüs salgınından zarar görmesinin önüne geçilmek istenmesi olduğu söylenebilir. Ayrıca, Kanun’un geçici 9. maddesinin 5. fıkrasında ise “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması” asli bir sebep olarak açıkça zikredilmiş durumdadır. Diğer taraftan, 5275 sayılı Kanun’da 7242 sayılı Kanun’la yapılan değişikliklerin bazı açılardan eleştiri konusu edilmesi de mümkündür. Bu çalışmada, mahkum olunan hapis cezasının koşullu salıverilme öncesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazına ilişkin olarak, 5275 sayılı Kanun’da 7242 sayılı Kanun’la yapılan değişikliklerden COVID-19 salgını ile bağlantılı nitelikte olan düzenlemeler değerlendirme konusu edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: COVID-19, “denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı”, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, 7242 sayılı Kanun, 5275 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler.
Karşılaştırmalı Hukukta Ekonomik Suçlar Uluslararası Sempozyumu, Tebliğler, Cilt II, (Editörler: İzzet Özgenç, Cumhur Şahin, Faruk Turhan), Seçkin Yayıncılık, 2020, s. 1457 vd.
Presented in the ''5th Turkish-Korean Criminal Law Days - International Symposium on Economic Crimes in Comparative Law'' which took place in Ankara on September 23-24, 2019. For the full text in English, see: ''Transplant Tourism and Criminal Responsibility'', 5th Turkish-Korean Criminal Law Days, International Symposium on Economic Crimes in Comparative Law, Presentations, Volume II, (Editors: İzzet Özgenç, Cumhur Şahin, Faruk Turhan), Seçkin Yayıncılık, 2020, p. 1497 ff.
[International Symposium on Women and Law, (Organized by: Union of Turkish Bar Associations, Gazi University), Ankara, 10-11 March 2017].
[Poster presentation, The 5th International Symposium on Children at Risk and in Need of Protection, (Organized by: Center for Criminological Research (CCR) of Turkish National Police Academy), Antalya, 1-3 November 2013].
5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da öngörülmüş olan şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğü, hukukumuzda yükümlü olarak kabul edilenlerin, nezdinde veya aracılığıyla “yapılan veya yapılmaya teşebbüs edilen işlemlere konu malvarlığının yasa dışı yollardan elde edildiğine veya yasa dışı amaçlarla kullanıldığına dair herhangi bir bilgi, şüphe veya şüpheyi gerektirecek bir hususun bulunması halinde”, bu işlemleri MASAK’a bildirmelerini gerektirir. Bu bağlamda, “bilgi”, “şüphe” ve “şüpheyi gerektirecek husus” ifadelerinden ne anlaşılması gerektiğinin açıklığa kavuşturulması önemlidir. Zira, özellikle “bilgi” ifadesinin anlamı, yükümlünün şüpheli işlem bildiriminden farklı bir bildirim yükümlülüğünü de gerektirebilir. Nitekim, işleme konu malvarlığı suçtan elde edilmişse ya da bu malvarlığının yasa dışı amaçlarla kullanılması aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, işlemin yapıldığı sırada ya da işlem tamamlandıktan sonra bu konuda “bilgi” sahibi olan yükümlünün, ayrıca suçu bildirme yükümlülüğü de söz konusu olabilir. Suçu bildirme yükümlülüğünün ihmali, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde, suç teşkil etmektedir. Bu makalede, Türk hukukunda şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğüne dair açıklamalarda bulunulmuş ve bu yükümlülüğün ihmali halinde bildirimle yükümlü olan kişinin ceza hukuku sorumluluğu incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Şüpheli işlem, şüpheli işlem bildirimi yükümlülüğü, 5549 sayılı Kanun, suçu bildirme yükümlülüğü, yükümlülüğün ihmali.
“Hapis cezasının koşullu salıverilme öncesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazı”, 5275 sayılı Kanun’a 5 Nisan 2012 tarihli ve 6291 sayılı Kanun’la eklenen “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı madde 105/A’da yer alan düzenlemeyle hukuk sistemimize girmiştir. Böylece, mahkûm olduğu hapis cezasını infaz kurumunda çekmekte olan bir hükümlünün, hakkında henüz koşullu salıverilme hükümleri uygulanmadan önce ceza infaz kurumundan ayrılması mümkün hâle gelmiştir. Bu hükümden yararlanan bir hükümlünün cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmı denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz kurumu dışında, toplumsal ortamda infaz edilmektedir. Daha önce başka kanunlarla yapıldığı gibi, 15 Nisan 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’la da denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı ile ilgili kalıcı ve geçici nitelikte bazı değişiklikler yapılmıştır. Diğer taraftan, 7242 sayılı Kanun’a esas teşkil eden Kanun Teklifi 31 Mart 2020 tarihinde verilmiştir. Bununla birlikte, 11 Mart 2020 tarihinde, Sağlık Bakanlığı tarafından, ülkemizde ilk COVID-19 vakasının tespit edildiği; 1 Nisan 2020 tarihinde ise Sağlık Bakanı tarafından, söz konusu virüsün bütün illere yayılmış olduğu açıklanmıştır. Dolayısıyla, pek çok tartışma ve eleştiriyi de beraberinde getiren 7242 sayılı Kanun, tam da hızla salgına karşı önlemlerin alındığı bir dönemde kabul edilerek yürürlüğe koyulmuştur. Böyle bir dönemde, 7242 sayılı Kanun’un ivedilikle kabul edilmiş olması, bu acelenin COVID-19 nedeniyle mi olduğu sorusunu akıllara getirmektedir. Bu çalışmada, mahkûm olunan hapis cezasının koşullu salıverilme öncesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazına ilişkin olarak 5275 sayılı Kanun’da 7242 sayılı Kanun’la yapılan değişikliklerin COVID-19 salgını nedenli olup olmadığı incelenerek salgın ile bağlantılı nitelikte olan düzenlemelere dair değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Prof. Dr. Stephen C. THAMAN, Lauren GRAHAM; “Ceza Hukuku Yaptırımları Ülke Raporu: Amerika Birleşik Devletleri (Penal Law Sanctions Country Report: United States of America)”; (Çevirenler/Translators: Mehmet Ülgen GENÇ, Fatma Umay GENÇ); 2. Ceza Hukuku Reformları Kongresi: Ceza Hukuku Yaptırımları Kanunlar ve Uygulama (2nd Criminal Law Reforms Congress: Criminal Sanctions The Gap Between Idea and Practice); Cilt III, Vol III; (Başeditör/Editor in Chief: Adem SÖZÜER); XII Levha Yayıncılık, 2019.
Bir ülkedeki siyasal, ekonomik ve toplumsal güçler, o ülkenin demokrasiye geçişi bakımından büyük etkiye sahiptir. Bu unsurlar, aynı zamanda, anayasasının yapımı sürecinde de etkin rol oynamaktadır. Özellikle halkın anayasa hakkındaki düşünceleri ve anayasaya olan saygıları, anayasal değişme açısından oldukça önemli bir husustur. Bu sebeple, toplumun her kesiminin anayasa yapım sürecine katılımı büyük önem taşımaktadır. Nikaragua’nın 11. Anayasası olan 1987 Anayasası, Nikaragua’da demokrasiye geçiş süreci sonunda hazırlanmıştır. Bu Anayasa’yı yapanlar, yapım sürecinde herkesin görüşünü almak suretiyle uzlaşmaya dayalı bir yeni anayasa hazırlamaya çalışmışlardır. Çünkü 1987 Anayasası, o dönemde, hem Nikaragua’da bütün sınıfların yeni rejime olan desteğini sağlamak hem de insan haklarını garanti altına alan bir anayasa olduğu için uluslararası desteği sürdürmek bakımından gerekli olması sebebiyle büyük önem taşımaktadır. Her ne sebeple olursa olsun, 1987 Nikaragua Anayasası’nın yapım süreci, halkın anayasa yapımına katılımını ve yeni anayasaya desteğini sağlamak bakımından dikkate değer bir örnek teşkil etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Demokrasiye geçiş, demokratikleşme, anayasa yapım süreci, Nikaragua’da siyasi gelişmeler, 1984 seçimleri.
ABSTRACT:
Political, economic and social powers in a country have a great impact on democratic transition. These factors play an active role in constitution making process as well. Especially public opinion and respect for constitution are very essential aspects of constitutional transition. Therefore, it is very important to ensure participation of every segment of the society in constitution making process. The Constitution of 1987, the 11th constitution of the Nicaragua, was drafted as a product of the democratic transition process in Nicaragua. The lawmakers then tried to legislate a new constitution based on consensus by taking everyone’s opinion during the constitution making process. The Constitution of 1987 was of vital importance not only in the sense that it ensured support of every segment in the society to the regime, but also it guaranteed respect for human rights as it was quite essential in order to maintain international support. Whatever the reason might be, the constitution making process of the Constitution of 1987 constitutes a considerable example in terms of ensuring public engagement and support.
Keywords: Transition to democracy, democratization, constitution making process, political developments in Nicaragua, elections of 1984.
Sorular, büyük ölçüde Yargıtay kararlarına konu olmuş olaylardan ve sorunlardan esinlenilerek hazırlanmıştır. Bütün bu soruların sorulduğu sınavların ortak özeliği, sınav sırasında kanun, kitap ve sair kaynak kullanımının serbest olmasıdır.
Kitapta, bütün bu soruların cevapları da yer almaktadır. Bu yönü itibarıyla kitap, ceza hukuku alanında bir uygulama kitabı mahiyeti taşımaktadır.
Sorular ve cevaplar, okuyucuya bir ceza hukuku sorununun maddi yönden nasıl ele alınması gerektiği hususunda bir yöntem bilgisini de kazandırmaktadır.
Sorular, büyük ölçüde Yargıtay kararlarına konu olmuş olaylardan ve sorunlardan esinlenilerek hazırlanmıştır. Bütün bu soruların sorulduğu sınavların ortak özeliği, sınav sırasında kanun, kitap ve sair kaynak kullanımının serbest olmasıdır.
Kitapta, bütün bu soruların cevapları da yer almaktadır. Bu yönü itibarıyla kitap, ceza hukuku alanında bir uygulama kitabı mahiyeti taşımaktadır.
Sorular ve cevaplar, okuyucuya bir ceza hukuku sorununun maddi yönden nasıl ele alınması gerektiği hususunda bir yöntem bilgisini de kazandırmaktadır.
Şahsımızın, "Amerika Birleşik Devletleri" başlığı altındaki açıklamaların kaleme alınmasında katkısı bulunmaktadır.
Editörler: Prof. Dr. İzzet ÖZGENÇ, Prof. Dr. Cumhur ŞAHİN, Prof. Dr. İlhan ÜZÜLMEZ