Articles by Ayşe Çamkara Erginer

“Yeni Lisan” hareketi kapsamındaki teklifleriyle, konuşulan Türkçenin edebiyat dili haline gelmes... more “Yeni Lisan” hareketi kapsamındaki teklifleriyle, konuşulan Türkçenin edebiyat dili haline gelmesi ve milli edebiyatın başlamasında ve Batılı teknikleri kullanarak, farklı konularda ve çok sayıdaki kalem tecrübeleriyle hikâyenin müstakil bir edebi tür olarak kabul görmesinde büyük katkıları olan Ömer Seyfettin (1884-1920) Türk edebiyatının en velut isimlerinden biridir. Bilindiği üzere Ömer Seyfettin hikâyelerinin önemli bir kısmında ironi yoluyla yaşadığı dönemin toplumsal sorunlarına değinir. Onun üzerinde ısrarla durduğu sorunlardan biri de kadın erkek ilişkilerinin toplumsal düzenlenişidir. Tanzimat sonrası dönemden itibaren edebiyatın temel tartışma konularından birini oluşturan kadın ve erkeğin birbirini görüp tanıma imkânını elinden alan toplumsal kısıtlamalar, evleneceği kişiyi seçme özgürlüğünden yoksun olma durumu ve birbirine uygun olmayan kadın ve erkeğin evlendirilmesi bağlamında görücü usulü evlilik gibi konular yazarın eleştirilerinin hedefindedir. Bu çalışmada sözü edilen bu eleştiriler arasında kadın karakterlerin kamusal alandaki görünümüne ilişkin olanlar üzerinde durulacaktır. Ömer Seyfettin’in hikâyelerindeki kadın temsillerine odaklanan bazı çalışmalarda, kadın karakterlerin “az sayıda” olduğu ve çoğunlukla “olumsuz” bir yaklaşımla ele alındığı yönünde bir görüş birliği bulunduğu ve bu durumu, yazarın özel hayatında kadınlarla olan ilişkilerindeki olumsuzluklar ile açıklama eğilimi dikkat çekmektedir. Böyle olmakla birlikte, Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde kadının toplumsal alandaki görünümüne ilişkin olarak örtünme zorunluluğu ile Müslüman kadın ve erkeğin bir arada bulunma/birlikte eğlenme özgürlüğünün bulunmayışı doğrudan; kadının yalnızca biyolojik bir varlık olarak görülmesi ise dolaylı biçimde eleştirilmektedir. Bu çalışmada “Eleğimsağma”, “Bahar ve Kelebekler”, “Aşk Dalgası” ve “Baharın Tesiri” gibi öykülerinde belirginleşen bu söylemler incelenerek yazarın kadın hakları konusundaki tartışmalara sağladığı katkı gösterilecektir.

Bu çalışmada, günümüzde daha çok tiyatro alanındaki faaliyetleriyle tanınmasına rağmen, 1946 yılı... more Bu çalışmada, günümüzde daha çok tiyatro alanındaki faaliyetleriyle tanınmasına rağmen, 1946 yılından itibaren yazmaya başladığı öyküleriyle edebiyat dünyamızda adından söz ettirmiş ve daha sonra roman türündeki eserleriyle de yazar kimliğini perçinlemiş Kemal Bekir (1924-2014)’in 1958 yılında yayımladığı ilk romanı Yabancılar, metin merkezli bir bakış açısıyla incelenmiştir. Şu ana kadar Kemal Bekir’in Yabancılar romanına yönelik akademik bir çalışma yapılmamıştır. Dolayısıyla bu çalışmayla, Kemal Bekir’in edebiyatçı/yazar kimliğini vurgulamak, eserleri üzerine yapılacak çalışmalar için temel oluşturmak ve Türk edebiyatı araştırmalarına katkı
sağlamak hedeflenmektedir. Yapılan incelemelere göre Yabancılar, kasaba zengini Dortoğlu Mehmet’in, tahsildar Sıtkı’nın çocuk yaştaki kızı Saadet ile evlenmek istemesi bağlamında ikili arasında gelişen çatışma ekseninde kurgulanmış bir romandır. Çalışmada romandaki olay, durum ve kişilerin kurgulanma biçimlerine odaklanılarak romanda küçük burjuva sınıfının eleştirildiği tespit edilmiştir. Bu eleştirinin romanda ilk olarak küçük burjuvazinin temsilcisi durumundaki Dortoğlu ve çevresindekilerin
olumsuzlanması yoluyla yapıldığı gösterilmiştir. Bunun dışında Dortoğlu ve Sıtkı arasındaki gerilimi yükselten dedikoduların kaynağında yer alan “kasabalı erkeklerin” ve onların dünya görüşlerinin nasıl eleştirildiği ele alınarak bunun sözü edilen sınıf eleştirisine eklemlenebileceği iddia edilmiştir. Romanda Dortoğlu’nun Saadet ile evlenmek istediğini öğrendikten sonra, buna engel olamayacağını düşündüğü için çözümü intihar etmekte bulan çilingir Şükrü’nün ölümünün trajik biçimde kurgulanmasının romandaki bu eleştirileri pekiştirmek üzere kullanılan kurgusal bir öğe olduğu sonucuna varılmıştır.

Bu çalışmada soyadı kanunun kabul edilmesinden sonra “Ahmet Kemal İlkul” olarak anılmaya başlanan... more Bu çalışmada soyadı kanunun kabul edilmesinden sonra “Ahmet Kemal İlkul” olarak anılmaya başlanan, “edebiyatçı” kimliğinden çok özellikle İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisindeki faaliyetleriyle ön plana çıkan Habibzâde Rodoslu Ahmet Kemal’in (1889-1966) “Sultan Cem Yâhud Tâli‘siz Şehzâde” adlı tiyatro eseri üzerinde durulacaktır. Habibzâde Rodoslu Ahmet Kemal, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Rodos’tan İstanbul’a yerleşmiş, İstanbul’da öğretmenlik yaptığı sırada fikirlerine
henüz Rodos’ta iken aşina olduğu ve yakınlık duyduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarıyla bir araya gelmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin eğitim öğretim kurumlarında, yayın organlarında görev yapan Habibzâde Rodoslu Ahmet Kemal, bizzat Talat Paşa ve Ziya Gökalp tarafından Doğu
Türkistan’daki Türkler arasında eğitim-öğretim faaliyetlerini yürütmek ve Türklük bilincinin oluşmasına ve gelişmesine katkı sağlamak üzere görevlendirilmiştir.
Yazarın şimdiye kadar bilinen dokuz eseri bulunmaktadır. “Sultan Cem Yâhud Tâli‘siz Şehzâde” adlı eseri ise edebiyat tarihlerinde yer almamaktadır. Bu eser, 1328 (1910/1911) yılında kaleme alınmış
olup 40 yapraktır. Eser, basılmamış olup, tek yazma nüshası Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu 06 Mil Yz. A. 8676 numarada kayıtlıdır. Eser, Sultan Cem’in, babası Fatih Sultan Mehmet’in ölümünden sonra tahta geçen ağabeyi II. Bayezid ile giriştiği taht mücadelesine ve bu yolda çektiği “sıkıntı”lara odaklanmaktadır. Bu çalışmada öncelikle Habibzâde Rodoslu Ahmet Kemal ve eserlerinden söz edilecek, daha sonra da “Sultan Cem Yâhud Tâli‘siz Şehzâde” adlı eserinin incelemesi
yapılacaktır. Çalışmanın sonunda eserin çeviri yazımına yer verilecektir. Böylelikle hem Habibzâde Rodoslu Ahmet Kemal’in edebiyatçı kimliğini vurgulamak hem de edebiyat tarihlerindeki bir boşluğu
doldurmak amaçlanmaktadır.
Aşk-ı Vatan, 1877 yılında Zafer Hanım tarafından yayımlanmış olup, Türk edebiyatında bir kadın ta... more Aşk-ı Vatan, 1877 yılında Zafer Hanım tarafından yayımlanmış olup, Türk edebiyatında bir kadın tarafından yayımlanan ilk roman olma özelliği göstermektedir. Bu çalışma, romanda yer alan kadın karakter(ler)e odaklanmaktadır.

Özet: Nesnel bilgi ile kurmacanın iç içe geçtiği metinler olması bakımından seyahatnamelerin bili... more Özet: Nesnel bilgi ile kurmacanın iç içe geçtiği metinler olması bakımından seyahatnamelerin bilimsel çalışmalarda kaynak olarak kullanılıp kullanılamayacağı konusundaki tartışmalar son zamanlarda yerini giderek artan bir ilgiye bırakmış görünmektedir. Bu çalışmada ise Kitap Yayınevi'nin 2002 yılında yayımlamaya başladığı " Sahaftan Seçmeler " dizisinde yer alan, çeşitli amaçlarla Osmanlı topraklarına gelmiş Avrupalı " seyyah " lar tarafından 15. yüzyıldan 17. yüzyılın sonuna kadar geçen sürede kaleme alınmış seyahatnameler üzerinde durulacak ve bu seyahatnamelerin divan edebiyatındaki sosyal hayat çalışmaları bağlamındaki kaynak değeri vurgulanacaktır. Abstract: The debate over whether travel books, the texts in which objective knowledge and fiction are intertwined, can be used as resources in scientific studies has recently generated an increasing amount of interest among the researchers. This study focuses on travel books, which were written from the 15th to at the end of the 17th century by European " travelers " who arrived in the Ottoman lands for various purposes, in the series of " Sahaftan Seçmeler " having been published by Kitap Yayınevi since 2002 and it emphasizes the importance of these travel books as resources in the context of social life studies in the divan literature.

Bu çalışmada, Türk şiirinin modern-ulus devletin kuruluş ve gelişme dönemlerinde oynadığı rol ve ... more Bu çalışmada, Türk şiirinin modern-ulus devletin kuruluş ve gelişme dönemlerinde oynadığı rol ve uğradığı
değişim süreci üzerinde durulmaktadır. Buna göre, Tanzimat döneminden itibaren Divan şiirinin yerine
batılı anlamda modern bir şiir ikame edilmek istenmiş, daha sonra Avrupa’daki romantik-ulusçu hareketlere
koşut biçimde modern şiirin kaynağı olarak folklor benimsenmiştir. Bu bağlamda, Balkan Savaşı yıllarında
eser vermeye başlayıp Milli Mütareke Dönemi ve Cumhuriyet Döneminde faaliyetlerine hız kazandıran ve
“Beş Hececiler” olarak anılan Enis Behiç Koryürek (1892-1949), Halid Fahri Ozansoy (1891-1971), Orhan
Seyfi Orhon (1890-1972), Yusuf Ziya Ortaç (1895-1967), Faruk Nafiz Çamlıbel’in (1898-1973) şiirleri dikkate
değerdir. Bu şairler, dönemin romantik ulusçu söylemini benimseyerek, milli kültürün özünü saklı tutan
halk kültürünü ve halkın yaşadığı coğrafyayı—yani Anadolu’yu—“halkın dili” ve “halkın vezni” ile anlatma
anlayışına bağlı kalarak şiir yazmışlar, folkloru şiirde yeniden üretmeyi amaçlamışlardır. Ancak modern-ulus
devletin kuruluşunun ardından, ulusal heyecanın giderek azalması gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak şiirde
folklorun yeniden üretimi başarısızlığa uğramış ve yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. 1950’lere gelindiğinde
ise folklor, modern şiirin önündeki en büyük engellerden biri olarak görülmektedir.
Anahtar
Kelimeler
Folklor, modern-ulus devlet, şiir
ABSTRACT
In this study, the role and evolution of Turkish poetry during the establishment and the development
of the modern-nation state of Turkey will be explored. In this respect, starting from the “Tanzimat” period,
attempts were made to replace Divan poetry with modern-Western style poetry. Accordingly, in parallel with
the romantic-nationalist movement in Europe, folklore was considered as one source of inspiration for modern
poetry. In this context, works of poets such as Enis Behiç Koryürek (1892-1949), Halid Fahri Ozansoy (1891-
1971), Orhan Seyfi Orhon (1890-1972), Yusuf Ziya Ortaç (1895-1967), Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973), who
were also called the “Five Syllablists” started writing poems during the Balkan wars. They increased their
activity during the National Armistice Period and Republic Period, this increased activity is extreamly important.
Those poets, by internalizing the discourse of romantic-nationalist of period, wrote their poems adhere
to concept of explaining of the folk culture which is preserve essence of national culture and geography where
folks live - the Anatolia - by using “language of folks” and “prosody of folks”: aimed to reproduce folklore in the
poem. After the establishment of the modern-nation state; however, due to factors such as the diminishment of
nationalist idealism, the reproduction of folklore in poetry failed and was exposed to intense criticism. During
the 1950s, folklore was seen as one of the major obstacles to modern poetry.
Key Words
Folklore, modern-nation state, poetry.

ÖZET
Cep telefonu kullanımının yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte yılbaşı, bayram vb gibi özel k... more ÖZET
Cep telefonu kullanımının yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte yılbaşı, bayram vb gibi özel kabul edilen
günlerde iyi dileklerin karşı tarafa bildirilmesi amacıyla mesajlaşmanın bir davranış biçimine dönüştüğü ve
böyle özel kabul edilen günlerde insanların yaygın olarak “hazır” mesajlardan yararlandığı bilinmektedir. Bu
hazır mesajlar, kişiden kişiye, bir başka ifadeyle “cepten cebe” aktarılarak yaygınlık kazanmakta ayrıca, bu
mesajlar için oluşturulmuş web siteleri aracılığıyla da hem çeşitlilik kazanmakta hem de daha geniş kitlelere
ulaştırılmaktadır.
Bu yazıda, insanlar arası iletişimde büyük rol oynayan ve kısaca “iyi dilek bildiren sözler” şeklinde
tanımlanabilecek alkışların, yaşanan teknolojik gelişmelerin ardından hayatımızın bir parçası haline gelen/
getirilen internet ve cep telefonları aracılığıyla yaratılan kültür endüstrisi içerisinde dönüştürülerek nasıl
metalaştırıldığı üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler
Alkış, mesaj, metalaştırılan kültür
ABSTRACT
As the utilization of mobile phones became widespread, people prevalently started to send short messages
on special occasions like feasts and on the New Year’s Eve in order to submit their messages of greetings
and send their best wishes through “ready messages”. These ready messages circulate among cell phones and
they are accessible to masses in websites in great varieties.
This article aims to investigate the materialization of acclamations that is “words of best wishes” through
internet and mobile phones in the culture industry that became a part of our lives after advances in
technology.
Key Words
Acclamation, message, materialized culture

ÖZET Bu yazıda, ülkemizde son yıllarda, özellikle gençler arasında büyük ilgi gören " rap " müziğ... more ÖZET Bu yazıda, ülkemizde son yıllarda, özellikle gençler arasında büyük ilgi gören " rap " müziğin, argo ve küfür kullanımı açısından bir değerlendirmesi yapılacaktır. Bir karşı çıkışın ifadesi olarak ortaya çıkan rap müzikte, argo ve küfür kullanımı gerek rapçılar gerekse rap müzik dinleyenler tarafından bir gereklilik ola rak görülebildiği gibi, çoğunlukla doğal hayatın bir parçası, bir devamı olarak algılanmaktadır. Tüm bu tar tışmaların ötesinde bu yazıda, rap müzik bağlamında argo ve küfür kavramlarının sınırlarının nasıl belir sizi eştiğinin altı çizilmek istenmektedir. Özellikle rapçılann bu konudaki açıklamaları oldukça dikkat çek mektedir. Buna göre rap müzikte, argonun sınırlarının genişlediği ve çoğu zaman küfür kapsamında ele alınması gereken sözcüklerin argo kapsamında değerlendirildiği görülmektedir. Anahtar Kelimeler Rap müzik, argo, küfür, bağlam
ABSTRACT In recent years, rap music has gained popularity in Turkey, especially among young people. In this ar ticle, the use of slang and swear words in rap music will be evaluated. Rap music originally emerged as an expression o f resistance and opposition. The use of slang and swear words in this type o f music is regarded as necessary by rappers as well as its listeners and is perceived as an inseparable part and continuance of ordinary life. Beyond all arguments presented here, the article also aims to emphasize how the conceptual boundaries o f slang and swear words have become blurred within the context o f rap music. Particularly, the explanations o f rappers regarding this issue are noteworthy o f attention. Within this framework, it is obser ved that the boundaries of slang have expanded to incorporate as " slang " words originally intended to be used as swear words.
Published Conference Papers by Ayşe Çamkara Erginer
Bu çalışmada, farklı türlerde eser vermiş olmakla birlikte, Türk edebiyat tarihinde romancı kimli... more Bu çalışmada, farklı türlerde eser vermiş olmakla birlikte, Türk edebiyat tarihinde romancı kimliği ile ön plana çıkan Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun (1889Karaosmanoğlu'nun ( -1974 1928 yılında yayımladığı Sodom ve Gomore i romanı üzerinde durulacak ve bu romanda yer alan Şehnaz Sultan adlı karaktere odaklanılacaktır.
MA Thesis by Ayşe Çamkara Erginer

Bu tezde Ahmet Mithat Efendi (1844-1912) ve İsmail Gaspıralı’nın (1851-1914) bazı eserlerindeki A... more Bu tezde Ahmet Mithat Efendi (1844-1912) ve İsmail Gaspıralı’nın (1851-1914) bazı eserlerindeki Avrupalı kadın karakterler üzerinde odaklanarak, Tanzimat sonrası edebiyatı söz konusu olduğunda birkaç eserden yola çıkılarak geliştirilen ve bütün dönemi kapsamayı amaçlayan genellemelerin, eseri anlamak ve açıklamak noktasında yetersiz kaldığı; Tanzimat sonrası dönemde fikir alanında olduğu gibi edebiyat alanında da bir çoğulluğun olduğu ve dönem hakkında tek ve bütünlüklü bir yargıya ulaşmanın olanaklı olmadığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Tezin ilk bölümünde Ahmet Mithat Efendi’nin Acâyib-i Âlem (1881-82) ve Felâtun Bey ile Râkım Efendi (1876) adlı romanları incelenerek bu romanlardaki Avrupalı kadınların, bilgi sahibi olmaları bakımından Osmanlı erkeğine rehberlik edip onu bilgilendiren ve bu yolla onun üzerinde denetim kuran etken karakterler olarak kurgulandıkları ve cinslerarası geleneksel hiyerarşiyi tersine çevirdikleri gösterilmiştir.
Tezin ikinci bölümünde ise İsmail Gaspıralı’nın aynı karakter çevresinde şekillenerek bir roman bütünlüğüne ulaşan “Frengistan Mektupları” (1887), Darürrahat Müslümanları (1887–89/1906), “Sudan Mektupları” (1889), “Kadınlar Ülkesi” (1890–91), “Molla Abbas Fransevî’ye Tesadüf: Gülbaba Ziyareti” (1908) başlıklı anlatılarındaki Avrupalı kadınlar üzerinde durulmuştur. Yapılan incelemelerde İsmail Gaspıralı’nın anlatılarındaki Avrupalı kadınların, Doğulu erkek için Avrupa’ya ve pozitif bilimlere açılan birer kapı durumunda oldukları ve—Ahmet Mithat’ın romanlarındakine benzer şekilde—bilgi sahibi olmaları bakımından Doğulu erkeği bilgilendirip yönlendiren ve onun üzerinde otorite kuran baskın karakterler olarak kurgulandıkları tespit edilmiştir. Ayrıca tezde, bu anlatılardaki ütopik ve distopik ülkelerde kadının nasıl konumlandırıldığına bakarak yazarın kadın konusunu hangi yönlerden ele aldığı gösterilmiştir.
Uploads
Articles by Ayşe Çamkara Erginer
sağlamak hedeflenmektedir. Yapılan incelemelere göre Yabancılar, kasaba zengini Dortoğlu Mehmet’in, tahsildar Sıtkı’nın çocuk yaştaki kızı Saadet ile evlenmek istemesi bağlamında ikili arasında gelişen çatışma ekseninde kurgulanmış bir romandır. Çalışmada romandaki olay, durum ve kişilerin kurgulanma biçimlerine odaklanılarak romanda küçük burjuva sınıfının eleştirildiği tespit edilmiştir. Bu eleştirinin romanda ilk olarak küçük burjuvazinin temsilcisi durumundaki Dortoğlu ve çevresindekilerin
olumsuzlanması yoluyla yapıldığı gösterilmiştir. Bunun dışında Dortoğlu ve Sıtkı arasındaki gerilimi yükselten dedikoduların kaynağında yer alan “kasabalı erkeklerin” ve onların dünya görüşlerinin nasıl eleştirildiği ele alınarak bunun sözü edilen sınıf eleştirisine eklemlenebileceği iddia edilmiştir. Romanda Dortoğlu’nun Saadet ile evlenmek istediğini öğrendikten sonra, buna engel olamayacağını düşündüğü için çözümü intihar etmekte bulan çilingir Şükrü’nün ölümünün trajik biçimde kurgulanmasının romandaki bu eleştirileri pekiştirmek üzere kullanılan kurgusal bir öğe olduğu sonucuna varılmıştır.
henüz Rodos’ta iken aşina olduğu ve yakınlık duyduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarıyla bir araya gelmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin eğitim öğretim kurumlarında, yayın organlarında görev yapan Habibzâde Rodoslu Ahmet Kemal, bizzat Talat Paşa ve Ziya Gökalp tarafından Doğu
Türkistan’daki Türkler arasında eğitim-öğretim faaliyetlerini yürütmek ve Türklük bilincinin oluşmasına ve gelişmesine katkı sağlamak üzere görevlendirilmiştir.
Yazarın şimdiye kadar bilinen dokuz eseri bulunmaktadır. “Sultan Cem Yâhud Tâli‘siz Şehzâde” adlı eseri ise edebiyat tarihlerinde yer almamaktadır. Bu eser, 1328 (1910/1911) yılında kaleme alınmış
olup 40 yapraktır. Eser, basılmamış olup, tek yazma nüshası Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu 06 Mil Yz. A. 8676 numarada kayıtlıdır. Eser, Sultan Cem’in, babası Fatih Sultan Mehmet’in ölümünden sonra tahta geçen ağabeyi II. Bayezid ile giriştiği taht mücadelesine ve bu yolda çektiği “sıkıntı”lara odaklanmaktadır. Bu çalışmada öncelikle Habibzâde Rodoslu Ahmet Kemal ve eserlerinden söz edilecek, daha sonra da “Sultan Cem Yâhud Tâli‘siz Şehzâde” adlı eserinin incelemesi
yapılacaktır. Çalışmanın sonunda eserin çeviri yazımına yer verilecektir. Böylelikle hem Habibzâde Rodoslu Ahmet Kemal’in edebiyatçı kimliğini vurgulamak hem de edebiyat tarihlerindeki bir boşluğu
doldurmak amaçlanmaktadır.
değişim süreci üzerinde durulmaktadır. Buna göre, Tanzimat döneminden itibaren Divan şiirinin yerine
batılı anlamda modern bir şiir ikame edilmek istenmiş, daha sonra Avrupa’daki romantik-ulusçu hareketlere
koşut biçimde modern şiirin kaynağı olarak folklor benimsenmiştir. Bu bağlamda, Balkan Savaşı yıllarında
eser vermeye başlayıp Milli Mütareke Dönemi ve Cumhuriyet Döneminde faaliyetlerine hız kazandıran ve
“Beş Hececiler” olarak anılan Enis Behiç Koryürek (1892-1949), Halid Fahri Ozansoy (1891-1971), Orhan
Seyfi Orhon (1890-1972), Yusuf Ziya Ortaç (1895-1967), Faruk Nafiz Çamlıbel’in (1898-1973) şiirleri dikkate
değerdir. Bu şairler, dönemin romantik ulusçu söylemini benimseyerek, milli kültürün özünü saklı tutan
halk kültürünü ve halkın yaşadığı coğrafyayı—yani Anadolu’yu—“halkın dili” ve “halkın vezni” ile anlatma
anlayışına bağlı kalarak şiir yazmışlar, folkloru şiirde yeniden üretmeyi amaçlamışlardır. Ancak modern-ulus
devletin kuruluşunun ardından, ulusal heyecanın giderek azalması gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak şiirde
folklorun yeniden üretimi başarısızlığa uğramış ve yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. 1950’lere gelindiğinde
ise folklor, modern şiirin önündeki en büyük engellerden biri olarak görülmektedir.
Anahtar
Kelimeler
Folklor, modern-ulus devlet, şiir
ABSTRACT
In this study, the role and evolution of Turkish poetry during the establishment and the development
of the modern-nation state of Turkey will be explored. In this respect, starting from the “Tanzimat” period,
attempts were made to replace Divan poetry with modern-Western style poetry. Accordingly, in parallel with
the romantic-nationalist movement in Europe, folklore was considered as one source of inspiration for modern
poetry. In this context, works of poets such as Enis Behiç Koryürek (1892-1949), Halid Fahri Ozansoy (1891-
1971), Orhan Seyfi Orhon (1890-1972), Yusuf Ziya Ortaç (1895-1967), Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973), who
were also called the “Five Syllablists” started writing poems during the Balkan wars. They increased their
activity during the National Armistice Period and Republic Period, this increased activity is extreamly important.
Those poets, by internalizing the discourse of romantic-nationalist of period, wrote their poems adhere
to concept of explaining of the folk culture which is preserve essence of national culture and geography where
folks live - the Anatolia - by using “language of folks” and “prosody of folks”: aimed to reproduce folklore in the
poem. After the establishment of the modern-nation state; however, due to factors such as the diminishment of
nationalist idealism, the reproduction of folklore in poetry failed and was exposed to intense criticism. During
the 1950s, folklore was seen as one of the major obstacles to modern poetry.
Key Words
Folklore, modern-nation state, poetry.
Cep telefonu kullanımının yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte yılbaşı, bayram vb gibi özel kabul edilen
günlerde iyi dileklerin karşı tarafa bildirilmesi amacıyla mesajlaşmanın bir davranış biçimine dönüştüğü ve
böyle özel kabul edilen günlerde insanların yaygın olarak “hazır” mesajlardan yararlandığı bilinmektedir. Bu
hazır mesajlar, kişiden kişiye, bir başka ifadeyle “cepten cebe” aktarılarak yaygınlık kazanmakta ayrıca, bu
mesajlar için oluşturulmuş web siteleri aracılığıyla da hem çeşitlilik kazanmakta hem de daha geniş kitlelere
ulaştırılmaktadır.
Bu yazıda, insanlar arası iletişimde büyük rol oynayan ve kısaca “iyi dilek bildiren sözler” şeklinde
tanımlanabilecek alkışların, yaşanan teknolojik gelişmelerin ardından hayatımızın bir parçası haline gelen/
getirilen internet ve cep telefonları aracılığıyla yaratılan kültür endüstrisi içerisinde dönüştürülerek nasıl
metalaştırıldığı üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler
Alkış, mesaj, metalaştırılan kültür
ABSTRACT
As the utilization of mobile phones became widespread, people prevalently started to send short messages
on special occasions like feasts and on the New Year’s Eve in order to submit their messages of greetings
and send their best wishes through “ready messages”. These ready messages circulate among cell phones and
they are accessible to masses in websites in great varieties.
This article aims to investigate the materialization of acclamations that is “words of best wishes” through
internet and mobile phones in the culture industry that became a part of our lives after advances in
technology.
Key Words
Acclamation, message, materialized culture
ABSTRACT In recent years, rap music has gained popularity in Turkey, especially among young people. In this ar ticle, the use of slang and swear words in rap music will be evaluated. Rap music originally emerged as an expression o f resistance and opposition. The use of slang and swear words in this type o f music is regarded as necessary by rappers as well as its listeners and is perceived as an inseparable part and continuance of ordinary life. Beyond all arguments presented here, the article also aims to emphasize how the conceptual boundaries o f slang and swear words have become blurred within the context o f rap music. Particularly, the explanations o f rappers regarding this issue are noteworthy o f attention. Within this framework, it is obser ved that the boundaries of slang have expanded to incorporate as " slang " words originally intended to be used as swear words.
Published Conference Papers by Ayşe Çamkara Erginer
MA Thesis by Ayşe Çamkara Erginer
Tezin ilk bölümünde Ahmet Mithat Efendi’nin Acâyib-i Âlem (1881-82) ve Felâtun Bey ile Râkım Efendi (1876) adlı romanları incelenerek bu romanlardaki Avrupalı kadınların, bilgi sahibi olmaları bakımından Osmanlı erkeğine rehberlik edip onu bilgilendiren ve bu yolla onun üzerinde denetim kuran etken karakterler olarak kurgulandıkları ve cinslerarası geleneksel hiyerarşiyi tersine çevirdikleri gösterilmiştir.
Tezin ikinci bölümünde ise İsmail Gaspıralı’nın aynı karakter çevresinde şekillenerek bir roman bütünlüğüne ulaşan “Frengistan Mektupları” (1887), Darürrahat Müslümanları (1887–89/1906), “Sudan Mektupları” (1889), “Kadınlar Ülkesi” (1890–91), “Molla Abbas Fransevî’ye Tesadüf: Gülbaba Ziyareti” (1908) başlıklı anlatılarındaki Avrupalı kadınlar üzerinde durulmuştur. Yapılan incelemelerde İsmail Gaspıralı’nın anlatılarındaki Avrupalı kadınların, Doğulu erkek için Avrupa’ya ve pozitif bilimlere açılan birer kapı durumunda oldukları ve—Ahmet Mithat’ın romanlarındakine benzer şekilde—bilgi sahibi olmaları bakımından Doğulu erkeği bilgilendirip yönlendiren ve onun üzerinde otorite kuran baskın karakterler olarak kurgulandıkları tespit edilmiştir. Ayrıca tezde, bu anlatılardaki ütopik ve distopik ülkelerde kadının nasıl konumlandırıldığına bakarak yazarın kadın konusunu hangi yönlerden ele aldığı gösterilmiştir.
sağlamak hedeflenmektedir. Yapılan incelemelere göre Yabancılar, kasaba zengini Dortoğlu Mehmet’in, tahsildar Sıtkı’nın çocuk yaştaki kızı Saadet ile evlenmek istemesi bağlamında ikili arasında gelişen çatışma ekseninde kurgulanmış bir romandır. Çalışmada romandaki olay, durum ve kişilerin kurgulanma biçimlerine odaklanılarak romanda küçük burjuva sınıfının eleştirildiği tespit edilmiştir. Bu eleştirinin romanda ilk olarak küçük burjuvazinin temsilcisi durumundaki Dortoğlu ve çevresindekilerin
olumsuzlanması yoluyla yapıldığı gösterilmiştir. Bunun dışında Dortoğlu ve Sıtkı arasındaki gerilimi yükselten dedikoduların kaynağında yer alan “kasabalı erkeklerin” ve onların dünya görüşlerinin nasıl eleştirildiği ele alınarak bunun sözü edilen sınıf eleştirisine eklemlenebileceği iddia edilmiştir. Romanda Dortoğlu’nun Saadet ile evlenmek istediğini öğrendikten sonra, buna engel olamayacağını düşündüğü için çözümü intihar etmekte bulan çilingir Şükrü’nün ölümünün trajik biçimde kurgulanmasının romandaki bu eleştirileri pekiştirmek üzere kullanılan kurgusal bir öğe olduğu sonucuna varılmıştır.
henüz Rodos’ta iken aşina olduğu ve yakınlık duyduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarıyla bir araya gelmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin eğitim öğretim kurumlarında, yayın organlarında görev yapan Habibzâde Rodoslu Ahmet Kemal, bizzat Talat Paşa ve Ziya Gökalp tarafından Doğu
Türkistan’daki Türkler arasında eğitim-öğretim faaliyetlerini yürütmek ve Türklük bilincinin oluşmasına ve gelişmesine katkı sağlamak üzere görevlendirilmiştir.
Yazarın şimdiye kadar bilinen dokuz eseri bulunmaktadır. “Sultan Cem Yâhud Tâli‘siz Şehzâde” adlı eseri ise edebiyat tarihlerinde yer almamaktadır. Bu eser, 1328 (1910/1911) yılında kaleme alınmış
olup 40 yapraktır. Eser, basılmamış olup, tek yazma nüshası Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu 06 Mil Yz. A. 8676 numarada kayıtlıdır. Eser, Sultan Cem’in, babası Fatih Sultan Mehmet’in ölümünden sonra tahta geçen ağabeyi II. Bayezid ile giriştiği taht mücadelesine ve bu yolda çektiği “sıkıntı”lara odaklanmaktadır. Bu çalışmada öncelikle Habibzâde Rodoslu Ahmet Kemal ve eserlerinden söz edilecek, daha sonra da “Sultan Cem Yâhud Tâli‘siz Şehzâde” adlı eserinin incelemesi
yapılacaktır. Çalışmanın sonunda eserin çeviri yazımına yer verilecektir. Böylelikle hem Habibzâde Rodoslu Ahmet Kemal’in edebiyatçı kimliğini vurgulamak hem de edebiyat tarihlerindeki bir boşluğu
doldurmak amaçlanmaktadır.
değişim süreci üzerinde durulmaktadır. Buna göre, Tanzimat döneminden itibaren Divan şiirinin yerine
batılı anlamda modern bir şiir ikame edilmek istenmiş, daha sonra Avrupa’daki romantik-ulusçu hareketlere
koşut biçimde modern şiirin kaynağı olarak folklor benimsenmiştir. Bu bağlamda, Balkan Savaşı yıllarında
eser vermeye başlayıp Milli Mütareke Dönemi ve Cumhuriyet Döneminde faaliyetlerine hız kazandıran ve
“Beş Hececiler” olarak anılan Enis Behiç Koryürek (1892-1949), Halid Fahri Ozansoy (1891-1971), Orhan
Seyfi Orhon (1890-1972), Yusuf Ziya Ortaç (1895-1967), Faruk Nafiz Çamlıbel’in (1898-1973) şiirleri dikkate
değerdir. Bu şairler, dönemin romantik ulusçu söylemini benimseyerek, milli kültürün özünü saklı tutan
halk kültürünü ve halkın yaşadığı coğrafyayı—yani Anadolu’yu—“halkın dili” ve “halkın vezni” ile anlatma
anlayışına bağlı kalarak şiir yazmışlar, folkloru şiirde yeniden üretmeyi amaçlamışlardır. Ancak modern-ulus
devletin kuruluşunun ardından, ulusal heyecanın giderek azalması gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak şiirde
folklorun yeniden üretimi başarısızlığa uğramış ve yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. 1950’lere gelindiğinde
ise folklor, modern şiirin önündeki en büyük engellerden biri olarak görülmektedir.
Anahtar
Kelimeler
Folklor, modern-ulus devlet, şiir
ABSTRACT
In this study, the role and evolution of Turkish poetry during the establishment and the development
of the modern-nation state of Turkey will be explored. In this respect, starting from the “Tanzimat” period,
attempts were made to replace Divan poetry with modern-Western style poetry. Accordingly, in parallel with
the romantic-nationalist movement in Europe, folklore was considered as one source of inspiration for modern
poetry. In this context, works of poets such as Enis Behiç Koryürek (1892-1949), Halid Fahri Ozansoy (1891-
1971), Orhan Seyfi Orhon (1890-1972), Yusuf Ziya Ortaç (1895-1967), Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973), who
were also called the “Five Syllablists” started writing poems during the Balkan wars. They increased their
activity during the National Armistice Period and Republic Period, this increased activity is extreamly important.
Those poets, by internalizing the discourse of romantic-nationalist of period, wrote their poems adhere
to concept of explaining of the folk culture which is preserve essence of national culture and geography where
folks live - the Anatolia - by using “language of folks” and “prosody of folks”: aimed to reproduce folklore in the
poem. After the establishment of the modern-nation state; however, due to factors such as the diminishment of
nationalist idealism, the reproduction of folklore in poetry failed and was exposed to intense criticism. During
the 1950s, folklore was seen as one of the major obstacles to modern poetry.
Key Words
Folklore, modern-nation state, poetry.
Cep telefonu kullanımının yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte yılbaşı, bayram vb gibi özel kabul edilen
günlerde iyi dileklerin karşı tarafa bildirilmesi amacıyla mesajlaşmanın bir davranış biçimine dönüştüğü ve
böyle özel kabul edilen günlerde insanların yaygın olarak “hazır” mesajlardan yararlandığı bilinmektedir. Bu
hazır mesajlar, kişiden kişiye, bir başka ifadeyle “cepten cebe” aktarılarak yaygınlık kazanmakta ayrıca, bu
mesajlar için oluşturulmuş web siteleri aracılığıyla da hem çeşitlilik kazanmakta hem de daha geniş kitlelere
ulaştırılmaktadır.
Bu yazıda, insanlar arası iletişimde büyük rol oynayan ve kısaca “iyi dilek bildiren sözler” şeklinde
tanımlanabilecek alkışların, yaşanan teknolojik gelişmelerin ardından hayatımızın bir parçası haline gelen/
getirilen internet ve cep telefonları aracılığıyla yaratılan kültür endüstrisi içerisinde dönüştürülerek nasıl
metalaştırıldığı üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler
Alkış, mesaj, metalaştırılan kültür
ABSTRACT
As the utilization of mobile phones became widespread, people prevalently started to send short messages
on special occasions like feasts and on the New Year’s Eve in order to submit their messages of greetings
and send their best wishes through “ready messages”. These ready messages circulate among cell phones and
they are accessible to masses in websites in great varieties.
This article aims to investigate the materialization of acclamations that is “words of best wishes” through
internet and mobile phones in the culture industry that became a part of our lives after advances in
technology.
Key Words
Acclamation, message, materialized culture
ABSTRACT In recent years, rap music has gained popularity in Turkey, especially among young people. In this ar ticle, the use of slang and swear words in rap music will be evaluated. Rap music originally emerged as an expression o f resistance and opposition. The use of slang and swear words in this type o f music is regarded as necessary by rappers as well as its listeners and is perceived as an inseparable part and continuance of ordinary life. Beyond all arguments presented here, the article also aims to emphasize how the conceptual boundaries o f slang and swear words have become blurred within the context o f rap music. Particularly, the explanations o f rappers regarding this issue are noteworthy o f attention. Within this framework, it is obser ved that the boundaries of slang have expanded to incorporate as " slang " words originally intended to be used as swear words.
Tezin ilk bölümünde Ahmet Mithat Efendi’nin Acâyib-i Âlem (1881-82) ve Felâtun Bey ile Râkım Efendi (1876) adlı romanları incelenerek bu romanlardaki Avrupalı kadınların, bilgi sahibi olmaları bakımından Osmanlı erkeğine rehberlik edip onu bilgilendiren ve bu yolla onun üzerinde denetim kuran etken karakterler olarak kurgulandıkları ve cinslerarası geleneksel hiyerarşiyi tersine çevirdikleri gösterilmiştir.
Tezin ikinci bölümünde ise İsmail Gaspıralı’nın aynı karakter çevresinde şekillenerek bir roman bütünlüğüne ulaşan “Frengistan Mektupları” (1887), Darürrahat Müslümanları (1887–89/1906), “Sudan Mektupları” (1889), “Kadınlar Ülkesi” (1890–91), “Molla Abbas Fransevî’ye Tesadüf: Gülbaba Ziyareti” (1908) başlıklı anlatılarındaki Avrupalı kadınlar üzerinde durulmuştur. Yapılan incelemelerde İsmail Gaspıralı’nın anlatılarındaki Avrupalı kadınların, Doğulu erkek için Avrupa’ya ve pozitif bilimlere açılan birer kapı durumunda oldukları ve—Ahmet Mithat’ın romanlarındakine benzer şekilde—bilgi sahibi olmaları bakımından Doğulu erkeği bilgilendirip yönlendiren ve onun üzerinde otorite kuran baskın karakterler olarak kurgulandıkları tespit edilmiştir. Ayrıca tezde, bu anlatılardaki ütopik ve distopik ülkelerde kadının nasıl konumlandırıldığına bakarak yazarın kadın konusunu hangi yönlerden ele aldığı gösterilmiştir.