Health Facilities Management

Since sustainable concept was used in 1713 by Carl von Carlowitz as an environmental approach there have been many developments and the concept included economic and social subject and stated being an approach that helps the companies to create long term values. Corporate sustainability which many academicians and researchers worked on especially from 1990's till now have been shaped the national and international business sectors views and been a research subject for many researchers. A few national researches about corporate sustainability are aims on big scale companies. The SMEs which are 99% of all companies play a key role for employment, added value and manufacturing industry and also they create a big environmental and social impact. For this reason SMEs which a noticeable percentage on all companies and which are quite effective for sustainable development have been choose for this research. In this context, a research on determination of differences in perspectives and approaches of Turkish SMEs to corporate sustainability is included. As second 350 SMEs in Istanbul are investigated with quantative methods and with K-Means non hierarchical clustering technique managers are classified as sustainability leaders, reactives and unconcerns. Thus with this the point of view of companies towards corporate sustainability is detected. It is possible to link the distinction in perspectives of companies within these three groups to different evaluation of the tools of management used in sustainability practices and the forces that lead enterprises to sustainability practices  .

Bu çalışmada işletmelere pek çok konuda üstünlük sağlayan kümelenmenin, çevresel, sosyal ve ekonomik boyutlara sahip sürdürülebilirlik uygulamalarına etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu'na göre küme olarak kabul edilen İscehisar İhtisas Organize Sanayi Bölgesi'nde (OSB) faaliyet gösteren 45 mermer işletmesine ve her hangi bir kümenin üyesi olmayan ve çeşitli illerde faaliyet gösteren 34 mermer işletmesine yönelik anket uygulaması gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, betimsel istatistiklerin yanı sıra iki grup arasındaki farklılıklar t testi ile analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda, küme üyesi olan KOBİ niteliğindeki işletmelerin, çevreye olumsuz etkilerin azaltılması ve sosyal performansın artırılması yönündeki uygulamaların pek çoğunu küme üyesi olmayan işletmelere göre daha etkili bulduğu tespit edilmiştir. Abstract

Birçok kullanıcı dostu özelliğe sahip olan internet, farklı kültürlerden insanların görsel verilere daha kolay erişmesini ve paylaşmasını sağlamaktadır. Bu çalışmada "kurumsal sürdürülebilirlik" kavramının dünyanın en çok konuşulan dillerinde nasıl algılandığını keşfetmeye yönelik bir girişimde bulunulmuştur. Bu amaçla, dünyanın en çok konuşulan 12 dili tespit edilmiştir: Çince,

Bu araştırmanın amacı, Türkiye'deki kamu ve özel sektör hastanelerinin kurumsal sosyal inovasyon yaklaşım ve uygulamalarına yönelik betimsel bir değerlendirme yapmaktır. Bu nedenle kamu ve özel sektör hastanelerinin, sosyal inovasyonun gelişimini sağlayacak yönetişim özelliklerine hangi düzeyde sahip olduğu geliştirilen yeni bir ölçek ile belirlenmiştir. Veri toplama aracı olarak kullanılan anket, Türkiye'nin 7 bölgesinden 14 şehirde faaliyet gösteren 140 kamu ve özel sektör hastanesinin 140 üst düzey yöneticisine uygulanmıştır. Verilerin analizinde faktör analizi, güvenirlik analizi, betimsel istatistikler Ki-Kare testi, t testi ve varyans analizi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, hastanelerin türü ile inovasyon faaliyetlerine kaynak ayırma ve inovasyon departmanı olma durumu arasında anlamlı ilişkiler olduğu, genel olarak hastanelerin kurumsal sosyal inovasyon yaklaşım ve uygulama düzeylerinin 5'li Likert derecelemesinde ortalamanın üzerinde olduğu ve kurumsal sosyal inovasyona yönelik yönetici görüşlerinin hastane türü, inovasyona kaynak ayırma ve inovasyon departmanı olma durumuna göre anlamlı farklılıklar gösterdiği tespit edilmiştir.

Environmental and social initiatives protect the social image of organizations, increase their reputation and decrease the risks to their reputations. Corporate reputation is a part of the communication between the organizations and their stakeholders. Establishing a valuable and permanent partnership between organizations and stakeholders generates an advantage in the development of sustainable competitiveness. The ability of organizations to manage their relationships with their stakeholders can affect their corporate reputation and a positive organizational reputation is an important indicator of their ability to effectively manage their stakeholders. In this context, the objective of the study was to determine the sensitivity of public hospitals operating in Afyonkarahisar in terms of environmental and social issues through the eyes of the stakeholders who are a party to corporate reputation and determine the effect of sensitivity on corporate reputation. Descriptive, variance, correlation and regression analysis methods were used on the data obtained from the survey. As a result of the analysis, it has been determined that the overall view of stakeholders in the hospitals included in the study in terms of environmental and social sensitivity and corporate reputation in public hospitals composed of state and university hospitals in Afyonkarahisar was negative and below medium level.

Öz: Örgüt kültürü çalışanların tutumlarını, duygularını, davranışlarını, işe yönelik performanslarını ve motivasyonlarını etkilemektedir. Bu çalışmada çalışanlar üzerinde bu denli öneme sahip örgüt kültürünün, bireysel yenilikçiliğe etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın amacı doğrultusunda uluslararası bir çimento şirketinin Afyonkarahisar'da faaliyet gösteren işletmesinde toplam 102 beyaz ve mavi yakalı çalışandan anket yöntemi ile veri toplanmış, örgüt kültür tipi ve bireysel yenilikçiliğe ilişkin çalışan algılarının çeşitli demografik değişkenlere göre fark gösterip göstermediği t-testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ile çözümlenmiştir. Ayrıca örgüt kültür tipi ve bireysel yenilikçilik ilişkisinin belirlenebilmesi için korelasyon ve regresyon analizleri uygulanmıştır. İstatistiksel analizler sonucunda baskın örgüt kültürü tipinin hiyerarşi kültürü olduğu tespit edilmiş, örgüt kültürü ve bireysel yenilikçilik arasında pozitif ve orta düzeyde bir korelasyon bulunmuştur. Aynı zamanda katılımcıların bireysel yenilikçilik düzeylerinin, yönetsel görevin olma durumu, meslek, eğitim ve gelir düzeyine göre anlamlı bir farklılık gösterdiği görülmüştür.

Kurumsal surdurulebilirlik konusu isletmelerin, stratejilerini belirleme ve uygulama sureclerinde degerlendirmeye almasi gereken en onemli gerceklerden biri haline gelmistir. Uluslararasi arenada soz sahibi olmak isteyen kurumlar cevresel, sosyal ve ekonomik riskleri belirleyip, firsatlari degere donusturup surdurulebilirlik stratejilerini hizli bir bicimde bunyelerine entegre etmek zorundadirlar. Bu calismanin temel amaci, kuresel bir isletme olan Vaillant Gruba bagli Turk DemirDokum Fabrikalari A.Ş.’nin, stratejileri dogrultusunda surdurulebilirlige yukledigi anlami, surdurulebilirlik vaadinin arkasindaki itici gucleri ve surdurulebilirlik uygulamalarinda kullandiklari farkli yonetim araclarini belirlemeye yoneliktir. Arastirmada, isletme ust duzey yoneticileriyle yapilan yuz yuze gorusmeler yoluyla veri elde edilmistir. Elde edilen veriler, dokuman haline getirildikten sonra nitel analiz yontemlerinden ornek olay(vaka) analizi yardimiyla analiz edilmistir. Analiz sonucunda Turk D...

Today's new crises have characteristics such as being unexpectedly large-scale, being on new or unprecedented issues, being not limited to a particular sector, arising from political, natural or technological reasons, affecting a society or many countries at the same time, and the reasons are complex and being very difficult to define. This global health crisis experienced contains many features of the new crisis definition. The challenge of leadership in this environment is to prevent these and similar risks or to turn them into opportunities. Senior leaders are a key factor before, during and after the crisis. Because the leader's quality and leadership style affect the length, severity and final results of the crisis. The main objective of this study is to determine the leadership styles of the company's top executives in the Pandemic Process, which are on the Fortune 500 Turkey List (2020). The study discussed transformative, interactive, democratic and authoritarian...

Sustainability is a rising concept. It is important to set forth the development process of the term and to reveal the topics which are stressed by the specialists in order to understand the concept correctly. With this study, all the books written in English and saved in 'Google Books' database starting from the 1900s to the recent years have been scanned with N-gram analysis and the evolution of corporate sustainability concept has been investigated. From 19 experts 15 key words about corporate sustainability were asked. Total 236 entries have been categorized in 62 themes and among them 17 keywords which have the highest frequencies were identified and used in N-gram analysis. This study is especially important to show which term is started to flourish on literature on which time period. It is meaningful that some terms show co-changes. This may be helpful to show the relations between these terms.

Özet
İnsanlık tarihi boyunca yaşanan her dönem kendi sınıflı yapısını inşa etmiş; toplumsal ilişkiler bu yapı çerçevesinde
gelişim göstermiştir. Bugün içinde bulunduğumuz dijital çağ da ayrımın teknolojiyle ilişki üzerinden yapıldığı yeni bir
sınıfsal yapı ortaya çıkarmış; yeni medya araçlarını kullanan ve kullan(a)mayan, dijital ortama doğuştan hakim olan ve
ol(a)mayan, teknolojik gelişmelere ayak uyduran ve uydur(a)mayan olmak üzere “dijital yerliler” ve “dijital
göçmenler”in oluşturduğu iki sınıf kurmuştur. Teknoloji çağına doğan, yeni dijital ortamlarda bulunmada zorluk
yaşamayan ya da yeni bir teknolojik buluşu kullanmada herhangi bir öğrenim sürecine ihtiyaç duymayan sınıfı temsil
eden “dijital yerliler”in yeni iletişim ortamlarına yatkınlık ve kullanım becerisini hayatın merkezine alacak kadar
genişletmesi insanı internet bağımlılığı gibi yeni bağımlılık türleriyle tanıştırmıştır. Bu çağda temel insani ihtiyaç kabul
edilen sosyal medyanın “her zaman” ve “her yerde”liğine; hızlı, değişken, etkileşim merkezli özellikleriyle ayak
uyduran “dijital yerli” “FOMO” adı verilip kısaca “olan biteni kaçırma kaygısı” olarak tanım kazanan ve internet
bağımlılığının tanı kriterlerinden biri olabilecek bir semptomla mücadele içinde yaşamaktadır. Literatür tarama
tekniğiyle gerçekleşen bu nitel araştırmada “FOMO”yu disiplinlerarası yaklaşımla ele alıp çevrimiçi davranış biçiminde
yaşanan bağımlılık eksenli dönüşümü somutlaştırmada yeni bir kapı açarak kavramı alanyazına kazandırmak
amaçlanmaktadır. Ayrıca araştırmanın internet ve sosyal medya bağımlılığıyla ilgili yapılacak bundan sonraki çalışmalar
için öncü niteliğinde olacağı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Anksiyete, FOMO, İnternet Bağımlılığı, Psikiyatri, Sanal Uyuşturucu, Sosyal Medya.

Özet: Göçün kimlik üzerinde birbirinden farklı etkileri vardır. Etkilerin farklılığı; göçün anlamı, koşulları ve nedeni gibi çeşitli faktörlere bağlıdır. Bazen gönüllü olarak yurtdışına çalışmaya giden gençlerde olduğu gibi; bireyin yeni yaşam tarzı ile kendi kültürü arasında herhangi bir ilişki kalmadığı dikkati çeker. Bazense bireyin kimliğine ve kültürel değerlerine çok iyi sahip çıktığı fark edilir. Nitekim bu duruma verilebilecek örneklerden bir tanesi; belki de göçü en zor şekliyle yaşamak zorunda kalan Ahıska Türkleridir. Bahsi geçen örneklerde görüldüğü gibi sonuçlar birbirinin tersi olsa bile göç; her halükarda bireylerin hem ruh sağlığını hem de kimliğini derinden etkileyen bir süreçtir. Literatür verileriyle zenginleştirilen bu derlemede göç sürecinin psikolojik boyutuyla ilgili farkındalık oluşturmak amaçlamıştır. Derlemenin içeriğinde göçmenlerin hem ruh sağlığını korumaya hem de yeni yaşamına uyumu kolaylaştırmaya yönelik çözüm önerileri de sunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Göç, göçmen, göçün etkileri, ruh sağlığı, kimlik, Ahıska Türkleri.

Effect of the Migration Process on Mental Health

Abstract: Migration has different effect on identity. The difference of these effects depends on various factors such as the meaning, conditions and cause of the migrantion. To illustrate, it is noteworty that there sometime is no relationship between the new life style and theculture of the individual, as in the case for young people who are volunteer to work abroad. It sometimes is noticed taht the individual protects own identity and cultural values very well. Indeed, one of the examples that can be given in this case is Meskhetian Turks who had to experience the migration with the most difficult shape. As seen in the examples in question, even if the results are the opposite, the process of migration deeply effects both the mental healh and identity of individuals ain any case. In the review enriched with literature data; to raise awareness about the psychological dimension of the migration process is aimed. In the context of the review, solution suggestions for migrants to protect their mental health and to facilitate their adaptation to new life are presented.

Keywords: Migration, immigrant, effects of migration, mental health, identity, Meskhetian Turks.

Son yıllarda dünya genelinde artan şiddet olayları; şiddetin evrensel sorunlar arasındaki yerini almasına neden olmuştur. Şiddet olaylarına ilişkin yapılan çalışmalar göstermektedir ki; bireyi şiddete yatkın kılan pek çok faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerden biri de ailesel faktörlerdir. Ailesel faktörlerin bireyi şiddete yatkın hale getirmesindeki rolünün açıkça ortaya konabilmesi için konuyu; aile kurumunun görevleri, huzurlu aile ortamının özellikleri, gelişim psikolojisi, ebeveynin yetersiz çocuk yetiştirme tutumları ile rol model olma görevini göz önünde bulundurarak ele almak önem teşkil etmektedir. Psikiyatri literatürü derlenerek hazırlanan bu makalede, bireyi şiddete yatkınlaştıran faktörlerden belki de en önemlisi olan ailesel faktörler üzerine psiko-sosyal bir değerlendirme yapılması ve konuyla ilgili toplumsal farkındalığın oluşturulması planlanmıştır. Ayrıca makale içinde şiddeti önleme bağlamında bahsi geçen faktörlere yönelik çözüm önerilerine de yer verilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Şiddet, Şiddete Yatkınlaştıran Ailesel Faktörler, Aile, Şiddetle Mücadele, Ruh Sağlığı.

Sayısız zorlukları tanımında barındıran göç süreci; göçmenin ruhsal yapısında çeşitli etkileşime ve değişime neden olan karmaşık bir dönemdir. Bahsi geçen etkileşim ve değişimlerin ruhsal yapıda bazı intrapsişik tetiklenmelere aracılık etmesi; göçmende kimi olağan reaksiyonların ortaya çıkmasına neden olur. Bu reaksiyonların başında yas tepkileri gelir. Göç ile yas ilişkiselliği; göçün pek çok sevgi nesnesi kaybı demek olmasından kaynaklanır. Göç sürecini zorlaştıran faktörlerin artması; zaten zorlu bir dönem olan yas sürecini daha da zora sokar, süreç komplike yasa bile dönüşebilir. Zorunluluk sonucunda göç etme, geride kalanların zor şartlar altında yaşamına devam etmesi, hijyenik olmayan göç koşulları, dil sorunu; göçün neden olduğu yas sürecini olumsuz yönde etkileyen faktörlerden sadece bazılarıdır. Bu noktada anavatanından çeşitli nedenlerle göç etmek zorunda kalan ve süreci zorlaştırabilecek pek çok stresör etkene sahip olan Uygur Türkleri açısından yas sürecinin oldukça zor geçtiğini söylemek mümkündür. İlgili yazın ve psikiyatri literatürü derlenerek hazırlanan bu çalışmada; Uygur Türkleri özelinde göçmenlerin yas sürecini olumsuz yönde etkileyen faktörler hakkında toplumsal farkındalık oluşturmak amaçlanmaktadır. Çalışmanın, araştırmacıları konuyla ilgili iyi yapılandırılmış klinik çalışmalara teşvik etmesi beklenmektedir.

The objective of this study is to evaluate the somatosensory amplification, as well as anxiety and depression levels in acne vulgaris (AV) patients, and to examine their relationship with disease severity. Methods Sociodemographic form, Global Acne Grading System (GAGS), Somatosensory Amplification Scale (SSAS), Health Anxiety Inventory (HAI), Beck Anxiety Inventory (BAI), and Beck Depression Inventory (BDI) were applied to the patient group. All scales, except GAGS, were also applied to the healthy controls. Results All psychiatric scale scores of acne patients were higher than those of the control group. Moreover, the patient group had significantly higher SSAS, BDI scores, HAI total scores, and subscales of hypersensitivity to somatic symptoms and anxiety compared to the healthy controls. A positive but weak correlation was found between all scale scores. In patients with AV, no correlation was found between acne severity, age, disease duration, and all scale scores. Conclusion A significant relationship was found between somatosensory amplification, depression, and health anxiety in acne patients, independent of global acne severity, age, and disease duration. More successful acne treatment and patient management will be possible with an interdisciplinary approach that includes both psychiatry and dermatology.