Early Childhood Education

The concept of personality, which was formed by the nature of the individual and the effect of the surrounding environment, was studied in the social sciences until the 1930s, but after this date, it started to be studied as a discipline apart from the social sciences. It is a wide system that distinguishes one person from the other and covers different characteristics such as temperament, character, positive or negative selfconcept, individual self-respect.

The aim of the study was to investigate the relationship between social adaptation and skills and early academic and language skills of children aged five to six according to teacher and parental views. The population of the study, using the relational screening model, consisted of children, parents, and teachers of children aged 5-6 years who were attending to kindergartens affiliated to the Directorate of the Turkish Ministry of National Education in Afyonkarahisar province during 2016-2017 academic year. For the study group, 260 children, parents and teachers selected by random sampling among volunteer, normally developing children among the population were included. "Social Adaptation and Skills Scale" and "Kaufman Survey of Early Academic and Language Skills" were used as data collection tools in the research. According to the data obtained from the study, demographic information about children and parents were given as frequency and percentage distributions, and correlation values between social adaptation and skills and early academic and language skills were calculated. As a result of the research, it was found that there was a negative relationship between social adaptation scores of children and early academic and language skills scores, positive between social maladaptation scores and early academic and language skills scores.

Okul öncesi dönem çocuklarının geri dönüşüm ile ilgili farkındalık düzeylerini tespit etmek amacıyla yapılan araştırmanın çalışma grubuna 2010-2011 öğretim yılında Afyonkarahisar il merkezinde Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı ilköğretim okullarının arasından ölçüt örnekleme yöntemiyle seçilen toplam dört okuldaki anasınıflarına devam eden 109 çocuk araştırmaya dahil edilmiştir. Araştırmada, çocukların geri dönüşüm ile ilgili farkındalık düzeylerini tespit etmek amacıyla araştırmacılar tarafından geliştirilen ve açık uçlu sorulardan oluşan "Çocuk Gözüyle Geri Dönüşüm Anket Formu" kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, çocukların çoğunluğunun geri dönüşüm sözcüğü ile sembolünün anlamını bildikleri tespit edilmiştir. Ayrıca araştırmada çocukların cinsiyetleri ile geri dönüşüm anket formuna verdikleri yanıtlar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farkın olmadığı, anne öğrenim düzeyi ile geri dönüşüm sembolünün anlamını bilme, baba öğrenim düzeyi ile geri dönüşüm sözcüğünü duyma ve bu sembolün anlamını bilme arasında ise istatistiksel açıdan anlamlı bir farkın olduğu belirlenmiştir.

Okul öncesi dönem çocuklarının geri dönüşüm ile ilgili farkındalık düzeylerini tespit etmek amacıyla yapılan araştırmanın çalışma grubuna 2010-2011 öğretim yılında Afyonkarahisar il merkezinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ilköğretim okullarının arasından ölçüt örnekleme yöntemiyle seçilen toplam dört okuldaki anasınıflarına devam eden 109 çocuk araştırmaya dahil edilmiştir. Araştırmada, çocukların geri dönüşüm ile ilgili farkındalık düzeylerini tespit etmek amacıyla araştırmacılar tarafından geliştirilen ve açık uçlu sorulardan oluşan “Çocuk Gözüyle Geri Dönüşüm Anket Formu” kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, çocukların çoğunluğunun geri dönüşüm sözcüğü ile sembolünün anlamını bildikleri tespit edilmiştir. Ayrıca araştırmada çocukların cinsiyetleri ile geri dönüşüm anket formuna verdikleri yanıtlar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farkın olmadığı, anne öğrenim düzeyi ile geri dönüşüm sembolünün anlamını bilme, baba öğrenim düzeyi ile geri dönüşüm sözcüğünü duyma ve bu sembolün anlamını bilme arasında ise istatistiksel açıdan anlamlı bir farkın olduğu belirlenmiştir.

Araştırmada, Çocuk Cinsel İstismarının Bildirimine Yönelik Öğretmen Tutum Ölçeği'nin Türkçe'ye uyarlanması amaçlanmıştır. Genel tarama modelindeki araştırmanın evrenini Afyonkarahisar merkez ilçelerinde Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı anaokulları ve ilkokullarda görev yapan öğretmenler oluşturmuştur. Örneklemine ise 2016-2017 eğitim-öğretim yılında Afyonkarahisar İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı anaokulları ve ilkokullarda görev yapan 484 öğretmen dahil edilmiştir. Araştırmada, Walsh, Rassafiani, Mathews, Farrel ve Butler (2010) tarafından geliştirilen " Çocuk Cinsel İstismarını Bildirimine Yönelik Öğretmen Tutum Ölçeği " nin (Teachers' Reporting Attitude Scale for Child Sexual Abuse: TRAS-CSA) Türkçe'ye uyarlama çalışmasının ilk aşamasında, Türkçe'ye çevirisi yapılan ölçme aracının kapsam geçerliği ve Türk kültürüne uygunluğu için uzman görüşüne başvurulmuştur. Sonraki aşamada 60 okul öncesi ve sınıf öğretmenine pilot uygulama gerçekleştirilmiştir. Bu uygulama sonucunda, değerlendirme ölçütlerine ilişkin madde analizi yapılmış ve bireyleri ayırt etmede yetersiz olduğu görülen üç madde çıkartılarak 21 maddeden oluşan ölçek 18 madde olarak düzenlenmiştir. Ayrıca madde toplam korelasyonuna bakılmış ve yeterli düzeyde olduğu belirlenmiştir. Düzenlenen ölçek örneklem grubuna (484 okul öncesi ve sınıf öğretmenine) uygulanmıştır. Faktör analizi sonucunda dört faktörlü yapıya dönüştürülen ölçeğin, madde toplam korelasyonunun yeterli düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Araştırmanın sonucunda elde edilen bulgular doğrultusunda, Çocuk Cinsel İstismarını İhbar Etmeye Yönelik Öğretmen Tutum Ölçeği'nin güvenirlik katsayısının .651 olduğu belirlenmiştir. " Çocuk Cinsel İstismarını Bildirimine Yönelik Öğretmen Tutum Ölçeği " nin, okul öncesi ve sınıf öğretmenlerinin çocuk cinsel istismarının bildirimine yönelik tutumlarını belirlemede geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu belirlenmiştir.

The aim of this study was to investigate the values embodied in illustrated children’s books published in Turkey for 3-6-year-old preschoolers. The content analysis method was used for the research purpose. The sampling of this study was comprised of randomly selected 179 illustrated children's books available at the Central Library of Afyon Kocatepe University-Turkey. The percentage of the mostly used values in the illustrated children books were as follows: happiness 62.6%, politeness 39.1%, love 33.5%, friendship 30.7%, cooperation 24.6%, empathy 21.8%. It was found that happiness, politeness, love, friendship, cooperation, creativity and desire for learning were mostly emphasized values in children’s books intended for 3-6-year-old preschoolers. On the other hand, establishing rapport, protection of nature, patriotism, peace, freedom, honesty, courage and self-confidence were the least depicted themes in the selected books. The frequency of using “peace” and “patriotism” values were found out to be 0% and 0.6% respectively. It has been suggested that besides the frequently used values; values such as courage, honesty, self-confidence, peace need to be extensively presented in children’s books since these values are also important for children’s personal development and self-respect.

This study was conducted to investigate peer interactions, play behaviors and mood changes of preschoolers at the dramatic play center. A pretest-posttest experimental design with control group was implemented by assigning 74 children (experimental group 36, control group 38) in two randomly selected kindergartens among the public preschool education institutions located in Afyonkarahisar-Turkey. The dramatic play center was arranged so that a total of 36 experimental group children could play for about 20-30 minutes for two days a week for 8 weeks. In order to collect data general, information form, Penn Interactive Peer Play Scale (PIPPS) and Facial Expressions Scale were used. According to Shapiro-Wilk test results, Mann Whitney U test was used to identify the differences between the groups.  Results of the study indicated that experimental group children’s play disconnection behaviors decreased while their frequency of play interaction behaviors increased significantly according to the researchers’ observation records of PIPPS. In contrast, no statistically significant difference was seen between the groups in terms of play disruption behavior. On the other hand, according to the results related to the moods of children, it was found out that experimental group children’s moods were improved significantly and after the arranged plays, children’s “medium sad” mood was found to have remarkably decreased.

This study aimed to investigate the relationship between fathers and their children at preschool level from low socioeconomic status according to some variables. The population of the study included the fathers of preschoolers attending to child care centers in Afyonkarahisar, all of which were affiliated to Ministry of National Education. However, 245 fathers whose children were attending to one of the child care centers in Afyonkarahisar during the 2012-2013 academic year, were included in the study group. As a data collection instrument, "Children-Parent Relationship Scale" was used. While analyzing the data, as a result of Kolmogorov-Smirnov (K-S) normality test, Mann Whitney U Test for comparing two groups and Kruskal Wallis H Test for the comparison of more than two groups were used. The findings showed that the child's gender and number of children in the family affected father-child relationship whereas birth order and father's level of education did not.

Çocuğun yaşamında anne, baba ya da çocuğa bakan kişi ve akranları önemli yer tutmaktadır. Ebeveynlerinden ve akranlarından olumlu dönütler alan ve onların ilgi ve yakınlığı ile büyüyen çocuklar daha dost canlısı, empati kurabilen, güvenilir kişiler olarak belirtilmekte ve olumlu sosyal davranışlar sergilemektedirler. Bu davranışları sergileyen çocuklar akranları tarafından daha çok sevilmektedir. Çocukların akran ilişkileri en iyi oyun ortamlarında gözlemlenebilmekte ve oyun, olumlu akran ilişkilerinin geliştiği ortamların başında gelmektedir. Çocukların oyun ortamlarındaki davranışlarının şekillenmesinde ebeveynleri ile geliştirdikleri ilişkilerin de önemli olduğu belirtilmektedir. Bu bağlama çalışma, okul öncesi dönemdeki çocukların sosyoekonomik düzeylerine göre baba-çocuk ilişkisi ve akran oyun davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi amacı ile yapılmıştır. Çalışma, 2018-2019 öğretim yılında, Afyonkarahisar ilinde Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı anaokulları ve ilkokulların anasınıflarına devam eden beş-altı yaş çocukları (321 çocuk ve babaları) ile yürütülmüştür. Çalışmada veri toplama amacıyla, "Çocuk-Ebeveyn İlişki Ölçeği" ve "Penn Etkileşimli Akran Oyun Ölçeği (Ebeveyn Formu)" kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, araştırmaya dahil edilen çocukların sosyoekonomik düzeylerine göre Çocuk-Ebeveyn İlişki Ölçeği; olumlu ilişkiler, uyumsuzluk ve çatışma alt boyutlarında anlamlı bir farklılık olduğu; Penn Etkileşimli Akran Oyun Ölçeği Ebeveyn Formu'nda ise oyun bozma, oyundan kopma alt boyutlarında anlamlı bir farklılık olmadığı; oyun etkileşimi alt boyutunda ise anlamlı farklılığın olduğu belirlenmiştir. Çocuk-Ebeveyn İlişki Ölçeği ile Penn Etkileşimli Akran Oyun Ölçeği Ebeveyn Formu puanları karşılaştırıldığında; Çocuk-Ebeveyn İlişki Ölçeği olumlu ilişkiler alt boyutu ile Penn Etkileşimli Akran Oyun Ölçeği oyun bozma ve oyundan kopma alt boyutları arasında; uyumsuzluk alt boyutu ile oyun etkileşimi arasında ve çatışma alt boyutu ile oyun etkileşimi arasında da negatif yönlü negatif yönde bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<.05).

This article was checked by iThenticate. * Bu makale 22-24 Ekim 2018 tarihlerinde Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü tarafından Ankara'da düzenlenen Uluslararası IV. Çocuk Gelişimi Kongresi'nde sunulan özet bildirinin genişletilmiş şeklidir.

Araştırmada, okul öncesi eğitimi sınıfında düzenlenen öğrenme merkezlerinin işleyişinin farklı açılardan (tercih edilen öğrenme merkezi, yaptıkları çalışmalar, öğrenme merkezlerinde oynayan çocuk sayısı, kız ve erkek çocukların tercih ettiği öğrenme merkezleri, bireysel veya küçük grup olarak çalışmaları) incelenmesi amaçlanmıştır. Nitel araştırma türlerinden durum araştırması yapılan araştırmanın çalışma grubuna, 2015-2016 eğitim öğretim yılında Afyonkarahisar il merkezi Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı bir anaokuluna devam eden 5-6 yaş grubunda toplam 41 çocuk dahil edilmiştir. Araştırmada çocuklar ve aileleri ile ilgili kişisel bilgileri toplamak amacıyla geliştirilen "Genel Bilgi Formu" ve Öğrenme Merkezleri'nin işlevsel özelliklerini ve çocuklar tarafından merkezlerde yapılan çalışmaları değerlendirmeye yönelik "Öğrenme Merkezleri Gözlem Kayıt formu" kullanılmıştır. Öğrenme merkezleri 8 haftalık süreç için haftada beş gün uygulanmak üzere toplam 41 çocuğun günlük yaklaşık 75-90 dakika çalışma yapabileceği şekilde düzenlenmiştir. Gözlem formlarından elde edilen nitel veriler betimsel analiz yöntemi ile analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda, çocukların en çok okuma-yazma, matematik-fen, kitap ve sanat merkezlerini sevdikleri tespit edilmiştir. Öğrenme merkezlerinde çocuk sayısına ilişkin olarak çocukların çoğunlukla grup oyunlarını oynamayı tercih ettikleri sonucuna ulaşılmıştır.

This article was checked by iThenticate. * Bu makale 22-24 Ekim 2018 tarihlerinde Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü tarafından Ankara'da düzenlenen Uluslararası IV. Çocuk Gelişimi Kongresi'nde sunulan özet bildirinin genişletilmiş şeklidir.

Bu arastirma, ogretmenlerin cocuk cinsel istismarinin bildirimine yonelik tutumlarini etkileyen etmenlerin incelenmesi amaciyla yapilmistir. Arastirmanin calisma grubuna, 2019-2020 egitim-ogretim yilinda Afyonkarahisar merkez ilcelerinde Milli Egitim Mudurlugune bagli anaokullari ve ilkokullarda gorev yapan 213 sinif egitimi ve 207 okul oncesi ogretmeni dahil edilmistir. Arastirmada veri toplama araci olarak, ogretmenlerin kisisel bilgilerini belirlemek amaciyla &quot;Genel Bilgi Formu&quot; ve ogretmenlerin cocuk cinsel istismarinin bildirimine yonelik tutumlarini belirlemek amaciyla “Cocuk Cinsel Istismarinin Bildirimine Yonelik Ogretmen Tutum Olcegi” kullanilmistir. “Cocuk Cinsel Istismarinin Bildirimine Yonelik Tutum Olcegi” den elde edilen veriler sonucunda; ogretmenlerin cinsiyetlerine, ogretmenlerin mezun olduklari programa, okul oncesi ogretmenlerin meslekteki kidemlerine, ogretmenlerin cocuk ihmal ve istismari konusunda egitim alma durumuna, ogretmenlerin Milli Egitim polit...

Oyun terapisi, çocukların ve yetişkinlerin zihinsel ve
duygusal sağlıklarını iyileştirmek amacıyla kullanılan bir tedavi
yöntemidir. Bu yöntem, çeşitli oyunlar ve aktiviteler aracılığıyla
kişilerin içsel dünyalarıyla bağlantı kurmalarını sağlar. Oyun
terapisi, psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde de kullanılabilir
ve özellikle çocuklar için etkili bir yöntem olarak kabul edilir.
Terapötik oyun, küçük çocukların yaşamları ve zihinleri
hakkında daha derin bir içgörü kazanmak için çeşitli ifade
tekniklerini içerir. Oyun terapisi için, eğitimli oyun terapistleri
tarafından teorik bir modelin sistematik kullanımı ile kişilerarası
bir süreç oluşturulur. Oyun terapisi, çocukların ihtiyaç
duyabilecekleri yardımı almaları için yaşlarına uygun bir yoldur
ve klinisyen ile hasta arasında güvenli bir ilişki kurulmasına
yardımcı olur.

Özet
Bu çalışmada, alanyazına dayanarak öğrenci başarısı için önemli olduğu vurgulanan iyi bir öğretim kadrosunun yanı sıra öğretmen liderliği ve okul iklimine değinilmektedir. Öğretmen liderliği, öğretmenlerin eğitim sürecinde liderlik rolü üstlenerek okulun hedeflerine ulaşmasına yönelik olarak birlikte çalıştıkları bir yaklaşım olarak belirtilmektedir. Araştırmalar, liderlik rolleri tüm paydaşlar arasında paylaşıldığında eğitimde başarıya ulaşılabileceğini gösteriyor. Öğretmen liderliği kavramı, Amerika Birleşik Devletleri'nde son kırk yılda giderek daha fazla öğretmenin devlet okullarında liderlik rolleri üstlenmesiyle gelişmiştir. Araştırmalar, öğretmen liderliğinin sınıf içi öğretimin gerçekleştiği koşulları iyileştirerek öğrenci öğrenimi üzerinde benzersiz bir olumlu etkiye sahip olabileceğini vurgulamaktadır. Bu derleme çalışmasının amacı, Amerika Birleşik Devletleri'nde öğretmen liderliği ve okul iklimi arasındaki ilişkiye dair mevcut literatürü derlemektir. Bu amaç doğrultusunda, öğretmen liderliği ve okul ikliminin önemine vurgu yapılmıştır. Çalışma, Amerika Birleşik Devletleri'nde öğretmen liderliği ile (1) okul koşullarının iyileştirilmesi ihtiyacı, (2) öğrenme çıktıları, (3) okul koşullarındaki değişimler arasındaki ilişkileri ve (4) ABD’de yürütülen öğretmen liderliği eğitim programlarını farklı başlıklar altında incelemektedir. Ayrıca, öğretmen liderliği için gerekli okul iklimine ilişkin literatürden çalışma örnekleri sunulmuştur. Dolayısıyla öğretmen liderliği, Amerika Birleşik Devletleri bağlamında okul yönetiminde üzerinde daha fazla durulması ve desteklenmesi gereken bir konudur. Bu çalışmanın alanyazına katkı sağlayacağına ve eğitim yöneticileri, politika yapıcılar ve öğretmenler için yol gösterici olacağına inanılmaktadır.
Abstract
In this study, based on literature emphasizing the importance of teacher leadership and school climate, in addition to a good teaching staff, for student achievement, it is stated that teacher leadership is an approach where teachers take on a leadership role in the education process to work together towards achieving the school's goals. Research shows that when leadership roles are shared among all stakeholders, success in education can be achieved. The concept of teacher leadership has developed over the last forty years in the United States with more and more teachers taking on leadership roles in state schools. Studies highlight that teacher leadership can have a unique positive impact on student learning by improving the conditions in which classroom instruction takes place. The purpose of this review study is to compile existing literature on the relationship between teacher leadership and school climate in the United States. In line with this aim, emphasis has been placed on the importance of teacher leadership and school climate. The study examines the relationships between teacher leadership and (1) the need to improve school conditions, (2) learning outcomes, (3) changes in school conditions and (4) teacher leadership educational programs under different headings in the context of the United States. Additionally, examples of studies from the literature are presented regarding the necessary school climate for teacher leadership. Therefore, teacher leadership is an issue that needs more emphasis and support in school management in the context of the United States of America. It is believed that this study will contribute to the literature and provide guidance for educational administrators, policy makers, and teachers.

In the digitalized world, there are changes in people's behaviours and reactions. A good example of this is observed in children in the context of digital games replacing traditional games. Today, children tend to meet their entertainment needs through digital games outside of school, usually in closed and safe spaces. Although digital games have positive aspects associated with cognitive development and intelligence, excessive playing of these games or not paying attention to age criteria can threaten children's physical and mental health. In addition, children may have poor academic performance and behavioural problems. Unfortunately, children's cyber security can also be jeopardized in digital games played over the network without supervision. In this context, this study was carried out considering the need for a study that compiles the types of digital games, the positive and negative effects of digital games on children, the criteria that can guide parents in the selection of digital games, and awareness-raising initiatives in the field of digital games in Turkey based on the current literature. It is aimed that the study will contribute to educators and parents in terms of obtaining information and developing attitudes and contribute to this literature.

Tiktok is a social media application that allows users to share short videos between
15 seconds and 3 minutes. The app is especially popular among young people and
has millions of users worldwide. Tiktok is full of music, dance, comedy and other
pop culture content, and users can also share their own videos. Because the app has
an algorithmic structure, it provides users with customized content based on their
interests. This customization offers users more interaction and exploration and
allows for the rapid spread of shared content among users. This study is a
qualitative case study of the most recent 400 posts with the hashtag "preschool" on
Tiktok as of March 17, 2023. The research questions include the visibility of
children's faces in the posts, the gender and occupation distribution of the posters,
the most shared content, the distribution of activities, the shared environments, and
the words associated with preschool. The study was conducted to understand how
an application such as Tiktok, which can reach people of all ages, especially in
Turkey, presents an image of preschool activities. Case study is a qualitative
approach in which the researcher examines a current situation in real life in detail
and in depth using various sources of information. In this study, online information
collection method was utilized. In order to examine the data obtained in more
detail, "content analysis", one of the methods used in qualitative data analysis, was
used and the data obtained were analyzed by coding. The most frequently shared
content included songs, games and activity suggestions. The most frequently
shared activities included games, movement activities and art activities. The
environments shared were usually indoor spaces such as home or classroom, and
the content included fun, interactive and educational approaches. Words associated
with preschool include learning, fun, play, play, art and exploration.

The purpose of this study is to investigate the intricate relationships between parents’ satisfaction with their children’s educational experiences, parent engagement in early childhood education, the home literacy environment (HLE), and household income within the context of Türkiye. Specifically, the study aims to explore the mediating role of the HLE in the relationship between parents’ satisfaction and engagement, and to comprehend the moderating role of household income on this relationship. Based on a sample size of 660 parents from Afyonkarahisar and its suburbs, significant positive correlations were found among parents’ satisfaction, HLE, and parent engagement. A path model was created to test predefined hypotheses, revealing that parents’ satisfaction positively influenced both parent engagement and HLE. The HLE was found to partially mediate the relationship between parents’ satisfaction and parent engagement. Household income emerged as a moderating variable in the effect of HLE on parent engagement and between parents’ satisfaction and HLE for certain income groups but was not significant in most paths. The analysis also revealed variations in parent engagement and HLE across different income levels. Overall, the findings underscore the importance of parents’ satisfaction and the HLE in shaping parent engagement in early childhood education, with variations across income levels. These insights hold substantive implications for a broad spectrum of stakeholders, including educators, administrators, parents, and curriculum developers, thereby creating a foundation for further exploration and practical applications in this domain. / Bu çalışmanın amacı, ebeveynlerin çocuklarının eğitim deneyimlerinden duydukları memnuniyet, okul öncesi dönemde aile bağlılığı, ev içi okuryazarlık ortamı (EOÇ) ve hane geliri arasındaki ilişkileri Türkiye bağlamında araştırmaktır. Çalışma, özellikle, ebeveyn memnuniyeti ve aile bağlılığı arasındaki ilişkide EOÇ’nin aracı rolünü keşfetmeyi ve hane gelirinin bu ilişki üzerindeki düzenleyici rolünü anlamayı amaçlamaktadır. Afyonkarahisar il merkezi ve merkeze bağlı kırsal kesimde yerleşik 660 ebeveynden oluşan bir örneklem büyüklüğüne dayanarak, ebeveyn memnuniyeti, EOÇ ve aile bağlılığı arasında anlamlı derecede pozitif korelasyonlar bulunmuştur. Önceden tanımlanmış hipotezleri test etmek için bir yol modeli oluşturulmuş ve ebeveyn memnuniyetinin hem aile bağlılığını hem de EOÇ'yi olumlu yönde etkilediği ortaya çıkmıştır. EOÇ'nin ebeveyn memnuniyeti ve aile bağlılığı arasındaki ilişkiye kısmen aracılık ettiği gözlemlenmiştir. Hane geliri, EOÇ’nin aile bağlılığı üzerindeki etkisinde ve belirli gelir grupları için ebeveyn memnuniyeti ile EOÇ arasında düzenleyici bir değişken olarak ortaya çıkmıştır. Yapılan analizler sonucunda ayrıca farklı gelir düzeyleri arasında aile bağlılığı ve EOÇ'de farklılıklar olduğu ortaya konmuştur. Genel olarak bulgular, ebeveyn memnuniyetinin ve EOÇ'nin okul öncesi dönemde aile bağlılığını şekillendirmedeki öneminin altını çizmekte ve gelir düzeyleri arasında farklılıklar göstermektedir. Bu görüşler, eğitimciler, yöneticiler, ebeveynler ve müfredat geliştiriciler de dahil olmak üzere geniş bir paydaş yelpazesi için önemli çıkarımlar içermekte ve böylece bu alanda daha fazla araştırma ve pratik uygulamalar için bir temel oluşturmaktadır.