Conference Presentations by ALPER YiLMAZ
In this research, we aim to highlight the impact of geopolitical risks and political stability on... more In this research, we aim to highlight the impact of geopolitical risks and political stability on investment flows directed towards 10 high-risky countries in the relevant database of Caldara and Icaivello (2018) for the period from 2000 to 2022 with yearly data. On that note, we employed the Durbin-Hausman panel cointegration test to check long run relationship. Then, we estimate co-integration parameters (coefficients) employing the CS-ARDL method to avoid estimation problems that arise from cross-section dependency and slope homogeneity. The results reveal that geopolitical risks have a negative effect on Foreign Direct Investment (FDI) for both the short and long term. The findings also prompt us to conclude that political stability in the host country has a significant impact on inward FDI in the long run. Cross-section dependency and delta tests indicate that geopolitical risk generates heterogeneous effects on host countries. In the last section, robustness checks with alternative estimators and Granger non-causality validate the main results at a conventional confidence level. To this end, policymakers may consider strengthening international institutions and organizations, giving importance to peaceful initiatives, multilateral agreements (commercial or economic), and diplomatic negotiations, as significant policy tools to increase investment inflows by enhancing stability, transparency, and predictability in governance.
Herewith, the international scientific committee is happy to inform you that the peer-reviewed dr... more Herewith, the international scientific committee is happy to inform you that the peer-reviewed draft paper entitled "HIGH-TECH EXPORTS OF TURKISH ECONOMY: EVIDENCE FROM CONSTANT MARKET SHARE ANALYSIS" has been accepted for oral presentation as well as inclusion in the conference proceedings of the "BALKAN 10 th INTERNATIONAL CONFERENCE ON SOCIAL SCIENCES" to be held in Kırklareli on January 6-7, 2024 We look forward to receiving your completed registration and seeing you in Kırklareli.
EFFECT OF AI ON TRADE, 2024
REKABETÇİ DEVALÜASYONLARIN DIŞ TİCARET DENGESİNE ETKİSİ: ASYA ÜLKELERİ ÖRNEĞİ, 2021
Bu çalışma 1994-2018 dönemi için kur savaşları kapsamında yapılan rekabetçi devalüasyonun ülkeler... more Bu çalışma 1994-2018 dönemi için kur savaşları kapsamında yapılan rekabetçi devalüasyonun ülkelerin dış ticaret dengesine etkisini panel veri modelleri çerçevesinde incelemektedir. Bu bağlamda seçilmiş 9 Asya ülkesine ait reel döviz kuru endeksi (2010=100), dış ticaret dengesi (ABD doları) ve Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla (ABD doları) verileri eş bütünleşme ve nedensellik metotları kullanılarak analiz edilmiştir. Sonuçlar değişkenlerin uzun dönemde birlikte hareket ettiğini göstermektedir. İkinci olarak milli gelir değişkeni diğer iki değişkenle çift yönlü, reel döviz kurlarından dış ticaret açığı değişkenine doğru ise tek yönlü nedensellik ilişkisi söz konusu olduğu tespit edilmiştir.
REEL FAİZLER YÜKSEK Mİ?, 2007
Türkiye, 1963 planlı ekonomi döneminin başlangıcından 1980 yılına kadar, ithal ikamesine dayalı b... more Türkiye, 1963 planlı ekonomi döneminin başlangıcından 1980 yılına kadar, ithal ikamesine dayalı bir ekonomi politikası izlemiş, ancak bu politikaların yol açtığı ekonomik sorunlar ve dünya ekonomisindeki yeni konjonktürün de etkisiyle ( IMF ve Dünya Bankası’nın öncülüğünde Neo-Liberal politikaların uygulamaya geçirilmesiyle) 1980 yılında ekonomi politikasında köklü bir değişim ve dönüşüm yaparak, ihracata dayalı kalkınma politikası izlemeye başlamıştır. Özellikle finansal piyasalarda uygulanan liberalizasyon politikalarıyla yeni ekonomik dönüşüm büyük ölçüde tamamlanmıştır. 1980 sonrası dönemde faizler, döviz kurları ve sermaye giriş çıkışları üzerindeki kontroller kaldırılmış ve bu değişkenlerin belirlenmesi piyasa güçlerine bırakılmıştır. Ancak izleyen dönemlerde ekonomide enflasyon hızla artmış ve kronik bir hal almıştır. Merkez Bankası ülkemizdeki enflasyonun nedeni olarak üretim yetersizliğini ve olumsuz arz şoklarını (Enerji ve diğer hammadde fiyatlarındaki artışlar, döviz kurlarındaki olumsuz gelişmeler gibi) görmektedir. Diğer yandan Türkiye‘de cumhuriyet kurulduğundan beri ülke sanayisinin ihtiyacını karşılayacak büyüklükte ara malı ve hammadde sanayi yeterince geliştirilememiş ve Türkiye bu konuda hep dışarı bağımlı kalmıştır. Bu noktada MB reel faizleri yüksek tutarak ve diğer yandan son yıllarda dünyada yaşanan likidite bolluğunu da kullanarak, ülkeye yabancı sermayeyi çekmeye çalışmış ve bu yolla döviz kurlarını bastırarak ülke sanayisinin daha ucuza hammadde ve ara malı temin etmesine yardımcı olmuştur. Böylece hem ekonomik büyüme sağlanacak hem de faizlerin yüksek tutulması ile iç talep de frenlenerek enflasyon’un azalması mümkün olacaktır. Bu politikalar sonucunda ülkede arz artmış, ve diğer politikaların da yardımıyla (sıkı mali disiplin, faiz dışı fazla gibi) enflasyon düşmüştür. Ancak bu süreç beraberinde problemler de getirmiş ve bu problem ülke ekonomisinin kırılgan yapısını arttırarak, dünya’daki ekonomik dalgalanmalardan daha çok etkilenmesine neden olmuş ve ekonomide kriz koşullarının oluşmasını kolaylaştırmıştır.
Türkiye için konut piyasasındaki fiyat hareketleri, genel ekonomik durum hakkında da yönlendirici... more Türkiye için konut piyasasındaki fiyat hareketleri, genel ekonomik durum hakkında da yönlendirici olmaktadır. Örneğin konut fiyatlarındaki yukarı yönlü trendler, ekonomide genel olarak konjonktürel bir canlanmanın da habercisi olarak algılanabilmektedir. Bu çalışmada, konut fiyatları için TÜİK'ten elde edilen bölgeler sınıflandırmasına göre 2010-2018 yılları arasındaki çeyreklik konut fiyatları endeksi verileriyle çalışılmıştır. Konut fiyatlarındaki genel seyir ekonomik göstergelerden etkilenmekle birlikte, farklı coğrafi bölgelere göre de fiyatlardaki hareketler değişmektedir. Göç hareketlerinden daha fazla etkilenerek nüfusun artış gösterdiği Batı bölgelerde konut talebinin artmasıyla birlikte fiyatların daha fazla yükselmesi beklenmektedir. Çeyreklik dönemlere ve bölgelere göre fiyatların ve satış miktarlarının incelenmesi bölgesel kalkınmaya dönük çalışan karar makamları, bölgesel yöneticiler, proje hazırlayıcılar ve göç uzmanları tarafından önem taşımaktadır. Konut piyasasına dönük dönemsel serilerin varlığında, genellikle zaman serisi analizi çalışılmaktadır. Bu çalışmada ise literatürde sınırlı örneklerden yararlanarak istatistiksel çoklu uyum analizi kullanılarak benzer dönemler ve konut fiyatlarına göre bölgeler gruplanmıştır. Sonuçlara göre genel örnek dönemi boyunca 21. Döneme kadar çeyreklerin benzerlik gösterdiği, TR10 İstanbul bölgesinin ve TRC1 (Kilis, Adıyaman, Gaziantep) bölgelerinin aşırı uç değerler sergilediği bulunmuştur. Ayrıca TR32 (Aydın, Denizli, Muğla) bölgesinin fiyatlar yönünden farklılaştığı buna ilave olarak TR22 (Balıkesir, Çanakkale) ve TR31 (İzmir) bölgelerinin de benzer özellikler gösterdiği belirlenmiştir.
New Payment Method in International Trade; Bank Payment Obligation, 2018
International trade is one of the fundamental dynamics of globalization and it includes leading a... more International trade is one of the fundamental dynamics of globalization and it includes leading activities that provide countries with new opportunities for economic growth and development. But international trade emerges as a constantly changing in dynamic structure. The problem of payments, which is one of the biggest obstacles to international trade, has gradually begun to disappear with the development of banking, the time-keeping of foreign exchange legislation, the establishment and operation of foreign exchange markets, the use of more technological opportunities and the reduction of impediments to international capital movements. With the increase of international trade volume, countries have developed some payment methods by utilizing technological developments in foreign trade and financial innovations. Because each method of payment is created in a necessary manner, each has both advantages and disadvantages.
In response to the disadvantages of the existing payment methods, SWIFT and the International Chamber of Commerce (ICC) have established a new form of payment, under the commitment of paying the commodity price on condition that certain conditions, called as the Bank Payment Obligations (BPO), are irrevocably matched. This method of payment provides advantages in terms of reducing the risk by reducing the risk of not paying to both the buyer and the seller to the bank, reducing the costs and accelerating the operation. In the following periods, it is expected that the usage of the Bank Payment System will be widespread and that the costs will be reduced, mistakes will decrease and usage will be widespread. These Uniform Rules for Bank Payment Obligation which has been drafted and published in April 2013 by ICC introduce a new payment method in international trade law. In this study, we aims to investigate functions, the parties and general qualifications of the Bank Payment Obligation which is shortly known as BPO will be examined under the ICC URBPO Rules.
VOLATILITY EFFECT OF SEASONAL VARIATION ON BORSA ISTANBUL: THE, 2017
This study aims to investigate the volatility effect of seasonality during Muslim's holy month of... more This study aims to investigate the volatility effect of seasonality during Muslim's holy month of Ramadan in Borsa Istanbul (BIST) at the basis of four main return indices of technology, service, industry and financial sector for the period 2000-2017. In the literature, it is emphasized that those moving calendar anomalies such as Ramadan may affect the volatility of stock returns due to Islamic beliefs of investors such as fasting, increase in religious rituals or increase in negative perception on speculative trading. In this study, Ramadan effect on stock returns and volatility are analysed by using dummy variables in regression and GARCH model respectively. An examination of trading data shows that average rates of return are unaffected during the month of Ramadan, and although it seems there is an increase in volatility, except in service sector it is not statistically significant.
KANONİK KORELASYON ANALİZİ İLE ASYA ÜLKELERİNİN SOSYAL VE EKONOMİK GÖSTERGELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ARAŞTIRILMASI, 2013
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş ile birlikte artık ekonomik büyüme ve kalkınma hedefleri... more Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş ile birlikte artık ekonomik büyüme ve kalkınma hedefleri, çıktı miktarı gibi niceliksel verilere ilaveten, okuryazarlık oranı, gelir dağılımı, beklenen yaşam süresi, kişi başı sağlık harcamaları, politik istikrar gibi niteliksel hedefleri öne çıkarmıştır çünkü artık bilgi ve teknoloji üretmek ilerlemenin tek yoludur. Bilgi ve teknoloji üretmek için söz konusu niteliksel verilerde belli bir gelişme düzeyi yakalanmalıdır. Asya ülkeleri de özellikle G. Kore, Singapur, Hong-Kong, Malezya, Endonezya gibi ülkeler, 1980 yılından sonra ortaya koyduğu başarılı büyüme performansı ile hızla zenginleşmiş, ekonomik kalkınmışlığın göstergesi olan niteliksel gelişmişlik verilerinde batı standartlarına oldukça yaklaşmıştır. Kanonik korelasyon analizi kullanılarak yapılan bu çalışma sonucunda bölge ülkelerinin ekonomik ve sosyal değişkenleri arasında anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiş ve iktisadi kalkınmanın sosyal boyutunun da olduğu ortaya konulmuştur.
KIRGIZİSTAN ENERJİ TÜKETİMİNİN AYRIŞTIRMA YÖNTEMİYLE ANALİZİ, 2013
Bu çalışma 2002-2011 yılları arasında Kırgızistan ekonomisi için sektörel enerji tüketimini ayrış... more Bu çalışma 2002-2011 yılları arasında Kırgızistan ekonomisi için sektörel enerji tüketimini ayrıştırma yöntemiyle analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın sonuçlarına göre sektörel enerji tüketiminin çıktı ve yapısal etki nedeniyle arttığı, yoğunluk etkisi nedeniyle düştüğü görülür. Ayrıca diğer iki etkiye göre çıktı etkisi sektörel enerji tüketimi üzerinde en güçlü etkiye sahiptir. Sektörel enerji tüketimi üretim artışı ile daha çok ilişkili olduğu için,
Kırgızistan ekonomisinde 2000 yılından sonra görülen hızlı ekonomik büyüme, çıktı etkisini enerji tüketimindeki artışın en önemli faktörü haline getirmiştir. Yapısal etki, milli gelir içinde tarım sektörünün payının azalmasına ve sanayi sektörünün payının artmasına bağlı olarak enerji tüketimindeki değişime arttırıcı yönde etki yapmıştır. Yoğunluk etkisi ise diğer iki etkinin tersine, ekonomide teknolojik gelişim bakımından son yıllarda görülen iyileştirmeler ve dışa açılma gibi nedenlerle enerji tüketimini düşürücü yönde etki yapmıştır
RISK IN TURKISH ECONOMY; THE LINKAGE BETWEEN CREDIT DEFAULT SWAP (CDS), CURRENT ACCOUNT DEFICIT AND EXCHANGE RATE, 2017
Default probability of Turkish economy in the frame of CDS indices are affected by many macroecon... more Default probability of Turkish economy in the frame of CDS indices are affected by many macroeconomic
indicators. So the purpose of this study is to investigate the short and long term relationship between CDS index,
current account deficit and exchange rate in Turkish economy by using time series analysis for the period of
2011-2016 monthly data. On that note the relationships between the variables were tested with both short and
long run structural VAR model. According to the results variance decomposition analysis and impulse response
functions reveals that current account and exchange rate variables explain substantial part of CDS spread shocks
and it has loosed its effect in 10 month periods. Also as a result of short and long run structural VAR model,
exchange rate and current account has negative impact on CDS spread both in short and long term period.
CASUALITY RELATIONSHIP BETWEEN ECONOMICAL, SOCIAL AND 331 POLITICAL GLOBALISATION PROCESS AND ECONOMIC GROWTH IN MIDDLE EASTERN COUNTRIES, 2016
The purpose of this study is to investigate causality relationship between economical, social and... more The purpose of this study is to investigate causality relationship between economical, social and political dimensions of globalisation process and economic growth rate for Middle Eastern countries. In this sense we employed yearly data of economic growth rate and economical, social and political globalisation data that covers 1980-2012 period for 17 Middle Eastern countries. To accomplish this purpose we utilize Panel data analysis. On that note we firstly check cross section dependency of 17 Middle Eastern countries. Secondly stationary of variables are examine with Hadri-Kurozomi (2012) panel unit root test in which cross section dependency is taken into account. Thirdly causality relationship between variables is hold with Dumitrescu- Hurlin (2012) test in which we regards again cross section dependency between series. From the empirical results, we can conclude that there is bi-directional causality relationship between economic growth rate and social globalisation index for 17 Middle Eastern Countries. Also there is one directional causality that flows through economic growth to political globalisation.
Özet Bu çalışmanın amacı ticari dışa açıklık oranlarıyla işsizlik oranları arasındaki ilişkiyi G-... more Özet Bu çalışmanın amacı ticari dışa açıklık oranlarıyla işsizlik oranları arasındaki ilişkiyi G-8 (Almanya, ABD, Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada ve Rusya) ülkeleri kapsamında incelemektir. Çalışma 1990-2014 dönemine ait veriler kullanılarak yatay kesit bağımlılığı ve heterojenite altında panel veri analizi yöntemiyle yapılmıştır. Serilere ait durağanlık analizi Pesaran (2007) CADF panel birim kök testi ile, seriler arasındaki eşbütünleşme ilişkisi ise Westerlung-Edgerton (2007) LM bootstrap testiyle incelenmiştir. Son aşamada panelde yer alan her bir ülkeye ait eşbütünleşme katsayıları da Pesaran (2006) CCE (Common Correlated Effects) yöntemiyle incelenmiştir. Ulaşılan sonuçlara göre; Almanya, Japonya ve Kanada da ticari dışa açıklıkta meydana gelen %1'lik bir artış işsizliği sırasıyla %-0,39,-0,64 ve-0,09 oranında azaltmaktadır. ABD, Fransa, İngiltere, İtalya ve Rusya için ilgili değişkenler açısından herhangi bir anlamlı sonuca ulaşılamamıştır.
Günümüzde ekonomik büyüme ve kalkınma sadece üretim artışı veya kişi başı gelir artışı gibi nicel... more Günümüzde ekonomik büyüme ve kalkınma sadece üretim artışı veya kişi başı gelir artışı gibi niceliksel göstergelerle değil aynı zamanda toplumsal yaşam kalitesini gösteren okuryazarlık oranı, beklenen yaşam süresi, cinsiyet ayrımcılığı gibi niteliksel göstergelerle ölçülmektedir. Bilgi iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile sosyal hayatın kültürel, politik boyutları değişmiş, bilgi toplumuna geçiş olgusunun önem kazandığı çağımız ekonomilerinde artık ekonomik ve sosyal göstergeler arasındaki ilişki kuvvetlenmiş, her iki grup göstergedeki iyileşmeler birbirlerini olumlu etkilemiştir. Çalışmamıza konu olan Orta Asya ülkelerine ait sosyal ve ekonomik göstergeleri kanonik korelasyon yöntemi ile incelediğimizde her iki grup değişken arasında güçlü bir ilişkinin olduğu, söz konusu ülkelere ait değişkenlerin birbirilerini olumlu etkilediği ortaya konmuştur.
Özet Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş ile birlikte artık ekonomik büyüme ve kalkınma hede... more Özet Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş ile birlikte artık ekonomik büyüme ve kalkınma hedefleri, çıktı miktarı gibi niceliksel verilere ilaveten, okuryazarlık oranı, gelir dağılımı, beklenen yaşam süresi, kişi başı sağlık harcamaları, politik istikrar gibi niteliksel hedefleri öne çıkarmıştır çünkü artık bilgi ve teknoloji üretmek ilerlemenin tek yoludur. Bilgi ve teknoloji üretmek için söz konusu niteliksel verilerde belli bir gelişme düzeyi yakalanmalıdır. Asya ülkeleri de özellikle G. Kore, Singapur, Hong-Kong, Malezya, Endonezya gibi ülkeler, 1980 yılından sonra ortaya koyduğu başarılı büyüme performansı ile hızla zenginleşmiş, ekonomik kalkınmışlığın göstergesi olan niteliksel gelişmişlik verilerinde batı standartlarına oldukça yaklaşmıştır. Kanonik korelasyon analizi kullanılarak yapılan bu çalışma sonucunda bölge ülkelerinin ekonomik ve sosyal değişkenleri arasında anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiş ve iktisadi kalkınmanın sosyal boyutunun da olduğu ortaya konulmuştur. Abstract After the transformation of industrial society to information society, economic growth and development target was modified as in such a way that, the qualitative data (such as literacy rate, income distribution, life expectancy, health expenditure per person) have gained greater emphasis on quantitative data (such as output), baceause the only way of economic progress is now creation, distribution, use and manipulation of information.
Özet 1980'lerden günümüze dünya ekonomilerinde neo-liberal ekonomi politikalarının yaygınlaşmasıy... more Özet 1980'lerden günümüze dünya ekonomilerinde neo-liberal ekonomi politikalarının yaygınlaşmasıyla küreselleşme süreci yeni bir ivmelenme eğilimine girmiştir. Küresel ticaret ve sermaye hareketlerinin önünün açılması için devletin küçülmesi (kamu harcamaların kısıtlanması, özelleştirme) yerine de özel sektörün ağırlığının daha da artması öngörülmüştür. Bu koşullarda ekonomide serbestleşme politikaları ağırlık kazanmıştır. Bu serbestleşme ortamı uluslararası yatırımları hızla arttırmıştır. 2014 yılında dünyada yaklaşık 1,2 trilyon $ düzeyinde yabancı sermaye dolaşımı söz konusudur. Sermaye birikiminin yetersiz olduğu gelişmekte olan ülkeler de bu pastadaki paylarını arttırarak kendi ülkelerine daha çok yabancı sermayeyi çekmeye çalışmaktadırlar. Avrasya ekonomileri, 1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin yıkılması ile bağımsızlıklarını yeni elde ettiklerinden dolayı daha işin başındadırlar. Dünyada yaşanan küreselleşme dalgasına sonradan dâhil olmuşlardır. Bu ülkelerde de, yabancı sermaye yatırımları tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi büyüme yolunda önem arz etmektedir. Çünkü doğrudan yabancı sermaye yatırımları, yatırım yapılan ülkede istihdam yaratarak, teknoloji, bilgi birikimi ve tecrübe getirerek, üretim ve sermaye birikimini artırarak ülke ekonomisine uluslararası pazarda rekabet gücü sağlamaktadır. Sonuç olarak ekonominin büyümesi ne katkı sağlamaktadır. Bu çalışma da, 1990 sonrasında bağımsızlıklarını kazanarak küreselleşmeye adapte olmaya çalışan Avrasya ekonomilerinde (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan)1995-2014 yılları arasında yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının (DYSY) ekonomik büyümeye etkisi incelenmektedir. Bu çerçevede çalışmada öncelikle, doğrudan yabancı sermaye yatırımları incelenmiştir. Daha sonra konu ile ilgili bir literatür taraması yapılmıştır. Sonraki kısımda, araştırmada kullanılan verilerin analizi ve elde edilen bulgular tartışılmaktadır. Sonuç bölümünde ise, incelenen ekonomiler ile ilgili elde edilen ampirik sonuçlar vurgulanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, ekonomik büyüme, Avrasya ekonomileri
Papers by ALPER YiLMAZ
Bilateral J-Curve Between Türkiye and Its Major Non-EU Trading Partners: Evidence from Both Linear and Non-Linear Approach, 2024
This research analysed the bilateral J-curve phenomenon in the Turkish economy. For this purpose,... more This research analysed the bilateral J-curve phenomenon in the Turkish economy. For this purpose, we applied both the linear and non-linear Autoregressive Distributed Lag (NARDL) cointegration methods, in addition to the asymmetric Toda-Yamamoto causality test, to examine whether the impact of Turkish lira appreciations differs from that of lira depreciation. The findings from the linear model indicate statistically significant coefficients for the long term, and J-curve effects were observed in the case of two countries: Russia and the UAE. This suggests that when the Turkish lira depreciates, it positively affects Turkey's trade balance with these partners; however, lira appreciations have a negative impact. In contrast, the non-linear model provides more evidence, with the results revealing that asymmetry cannot be ignored, as the positive and negative variables exhibit differences in signs, magnitudes, and levels of significance. We found the J-curve effect for only three countries (India, USA, and UAE) out of seven partners in this model. Third, the lira evaluation between the short and long run affected the external balance. Furthermore, the long-run error correction mechanisms converge to steady-state equilibrium faster. Lastly, there is a unidirectional or bilateral linkage between the FX rate and the external deficit for these four partners. Therefore, exchange rate policies are a determinant that should be considered in relationships with certain trading partners.
DO GEOPOLITICAL RISKS AND POLITICAL STABILITY DRIVE FOREIGN DIRECT INVESTMENTS? NEW EVIDENCE FROM DYNAMIC PANEL CS-ARDL MODEL Jeopolitik Riskler ve Siyasi İstikrar Yabancı Doğrudan Yatırımları Etkiler mi? Dinamik Panel CS-ARDL Modelinden Yeni Kanıtlar, 2024
In this research, we aim to highlight the impact of geopolitical risks and political stability on... more In this research, we aim to highlight the impact of geopolitical risks and political stability on investment flows directed towards 10 high-risky countries in the relevant database of Caldara and Icaivello (2018) for the period from 2000 to 2022 with yearly data. On that note, we employed the Durbin-Hausman panel cointegration test to check long run relationship. Then, we estimate co-integration parameters (coefficients) employing the CS-ARDL method to avoid estimation problems that arise from cross-section dependency and slope homogeneity. The results reveal that geopolitical risks have a negative effect on Foreign Direct Investment (FDI) for both the short and long term. The findings also prompt us to conclude that political stability in the host country has a significant impact on inward FDI in the long run. Cross-section dependency and delta tests indicate that geopolitical risk generates heterogeneous effects on host countries. In the last section, robustness checks with alternative estimators and Granger non-causality validate the main results at a conventional confidence level. To this end, policymakers may consider strengthening international institutions and organizations, giving importance to peaceful initiatives, multilateral agreements (commercial or economic), and diplomatic negotiations, as significant policy tools to increase investment inflows by enhancing stability, transparency, and predictability in governance.
CARBON EMISSIONS EFFECT OF TRADE OPENNESS AND ENERGY CONSUMPTION IN SUB-SAHARAN AFRICA, 2023
Human-induced global warming and climate change are the greatest threat that we have ever faced. ... more Human-induced global warming and climate change are the greatest threat that we have ever faced. In parallel, the greater trade liberalization, energy usage and higher pollution intensities, therefore, raise questions about the climate impacts of trade liberalization and energy consumption. To find out the environmental effects of trade and energy factors, there are a considerable number of papers in the literature. Correspondingly, we explore the role of trade openness and energy usage on carbon emission (CO 2) for 30 Sub-Saharan African (SSA) countries based on 1980-2018 yearly data. For this purpose, we apply the Granger causality test and cointegration approach in panel data estimation methodology. The main findings of interest in this paper are the existence of a cointegration relationship and one-way causality between variables in the long run both according to the Vector Error Correction Model (VECM) and Granger causality analysis. As anticipated, energy use has a significant long-run effect on rising carbon emissions. On the other hand, the study finds positive bi-directional causality between trade openness and carbon emissions. The country will have the chance to avoid the negative effects of these two factors on the environment and achieve its goals if enough consideration is given when developing trade and energy policies (for example, the rate of increase in energy consumption is stable and the transition to green energy is accelerated, the trade policies transform the country's industry into a view where the share of polluting industries is reduced and less energy-dense modern technologies are used).
TİCARİ AÇIKLIĞIN VE YENİLENEBİLİR ENERJİ TÜKETİMİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİNİN EKOLOJİK AYAK İZİ ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ, 2022
Küresel ısınma ve iklim değişikliği son dönemlerde modern ekonomilerin üzerinde önemle durduğu pr... more Küresel ısınma ve iklim değişikliği son dönemlerde modern ekonomilerin üzerinde önemle durduğu problemlerdendir. Dolayısıyla konu ile ilgili çalışmalar ampirik literatürde önemli yer tutmaktadır. Bu çalışmada küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi önemli çevresel sorunları ekolojik ayak izi değişkeni üzerinden ele alınarak, yenilenebilir enerji ve ticari açıklığın bunlar üzerinde ne derece belirleyici olduğu ve ne derece etkilediği değişkenler arasındaki eş bütünleşme ve nedensellik ilişkileri bağlamında, yükselen piyasa ülkelerine ait 1990-2018 dönemi yıllık verileri için analiz edilmiştir. Bu doğrultuda öncelikle değişkenler arasındaki eş bütünleşme ilişkisi Durbin-Hausman (Durbin-H) testi ile incelenmiş ve değişkenlerin birlikte hareket ettikleri, uzun dönem denge değerinden sapma olduğu takdirde dengeye birlikte döndükleri tespit edilmiştir. İkinci olarak değişkenler arasındaki Granger nedensellik ilişkisi önce kısa dönemde Dimitrescu-Hurlin (2012) testi ile, daha sonra uzun dönemde hem nedenselliği hem de nedenselliğin yönünü pozitif yada negatif olarak verebilen Canning-Pedroni (2008) testi ile analiz edilmiştir. Sonuçlara göre ekolojik ayak izi değişkeninden diğer değişkenlere doğru nedensellik tespit edilemezken, yenilenebilir enerji ve ticari açıklık değişkenleri üzerinden ekolojik ayak izi değişkenine doğru hem kısa hem uzun dönemde nedensellik tespit edilmiştir.
Uploads
Conference Presentations by ALPER YiLMAZ
(PDF) EFFECT OF AI ON TRADE. Available from: https://www.researchgate.net/publication/379849902_EFFECT_OF_AI_ON_TRADE [accessed Apr 30 2024].
In response to the disadvantages of the existing payment methods, SWIFT and the International Chamber of Commerce (ICC) have established a new form of payment, under the commitment of paying the commodity price on condition that certain conditions, called as the Bank Payment Obligations (BPO), are irrevocably matched. This method of payment provides advantages in terms of reducing the risk by reducing the risk of not paying to both the buyer and the seller to the bank, reducing the costs and accelerating the operation. In the following periods, it is expected that the usage of the Bank Payment System will be widespread and that the costs will be reduced, mistakes will decrease and usage will be widespread. These Uniform Rules for Bank Payment Obligation which has been drafted and published in April 2013 by ICC introduce a new payment method in international trade law. In this study, we aims to investigate functions, the parties and general qualifications of the Bank Payment Obligation which is shortly known as BPO will be examined under the ICC URBPO Rules.
Kırgızistan ekonomisinde 2000 yılından sonra görülen hızlı ekonomik büyüme, çıktı etkisini enerji tüketimindeki artışın en önemli faktörü haline getirmiştir. Yapısal etki, milli gelir içinde tarım sektörünün payının azalmasına ve sanayi sektörünün payının artmasına bağlı olarak enerji tüketimindeki değişime arttırıcı yönde etki yapmıştır. Yoğunluk etkisi ise diğer iki etkinin tersine, ekonomide teknolojik gelişim bakımından son yıllarda görülen iyileştirmeler ve dışa açılma gibi nedenlerle enerji tüketimini düşürücü yönde etki yapmıştır
indicators. So the purpose of this study is to investigate the short and long term relationship between CDS index,
current account deficit and exchange rate in Turkish economy by using time series analysis for the period of
2011-2016 monthly data. On that note the relationships between the variables were tested with both short and
long run structural VAR model. According to the results variance decomposition analysis and impulse response
functions reveals that current account and exchange rate variables explain substantial part of CDS spread shocks
and it has loosed its effect in 10 month periods. Also as a result of short and long run structural VAR model,
exchange rate and current account has negative impact on CDS spread both in short and long term period.
Papers by ALPER YiLMAZ
(PDF) EFFECT OF AI ON TRADE. Available from: https://www.researchgate.net/publication/379849902_EFFECT_OF_AI_ON_TRADE [accessed Apr 30 2024].
In response to the disadvantages of the existing payment methods, SWIFT and the International Chamber of Commerce (ICC) have established a new form of payment, under the commitment of paying the commodity price on condition that certain conditions, called as the Bank Payment Obligations (BPO), are irrevocably matched. This method of payment provides advantages in terms of reducing the risk by reducing the risk of not paying to both the buyer and the seller to the bank, reducing the costs and accelerating the operation. In the following periods, it is expected that the usage of the Bank Payment System will be widespread and that the costs will be reduced, mistakes will decrease and usage will be widespread. These Uniform Rules for Bank Payment Obligation which has been drafted and published in April 2013 by ICC introduce a new payment method in international trade law. In this study, we aims to investigate functions, the parties and general qualifications of the Bank Payment Obligation which is shortly known as BPO will be examined under the ICC URBPO Rules.
Kırgızistan ekonomisinde 2000 yılından sonra görülen hızlı ekonomik büyüme, çıktı etkisini enerji tüketimindeki artışın en önemli faktörü haline getirmiştir. Yapısal etki, milli gelir içinde tarım sektörünün payının azalmasına ve sanayi sektörünün payının artmasına bağlı olarak enerji tüketimindeki değişime arttırıcı yönde etki yapmıştır. Yoğunluk etkisi ise diğer iki etkinin tersine, ekonomide teknolojik gelişim bakımından son yıllarda görülen iyileştirmeler ve dışa açılma gibi nedenlerle enerji tüketimini düşürücü yönde etki yapmıştır
indicators. So the purpose of this study is to investigate the short and long term relationship between CDS index,
current account deficit and exchange rate in Turkish economy by using time series analysis for the period of
2011-2016 monthly data. On that note the relationships between the variables were tested with both short and
long run structural VAR model. According to the results variance decomposition analysis and impulse response
functions reveals that current account and exchange rate variables explain substantial part of CDS spread shocks
and it has loosed its effect in 10 month periods. Also as a result of short and long run structural VAR model,
exchange rate and current account has negative impact on CDS spread both in short and long term period.
have amplified the consequences of uncertainty regarding trade between Brazil, Russia, India, China, and South Africa (BRICS)
countries under global economic turmoil such as occurred in
the 2008 financial crisis and trade wars sparked by the USA and
the COVID-19 pandemic. These events severely affected intra-
BRICS trade and investment. For this purpose, we employed
the Westerlund and Edgerton cointegration approach to check
for cointegration under structural breaks and the procedure for
the asymmetric Granger non-causality test to assess the causal
relationship between the custom tariff and export variables of
BRICS countries with regard to the panel data methodology for the 2000-2020 period using annual data. The empirical results for cointegration indicate the presence of a long-term
relationship; in other words, they are seen to move together under investigation. The estimated breakpoints correspond with 2008 and the ongoing financial turmoil and with the 2018-2020
period and the rising trade disputes between USA and China.
In addition, the Granger non-causality test provides enough evidence to show opposite directions (signs) for the causal links between the variables that run from tariffs to exports for BRICS
countries.
Bu çalışmada Türkiye özelinde ihracat ve istihdam arasındaki ilişki incelenmiştir. 2005M01-2015M09 dönemine ait aylık verilerin kullanıldığı çalışmada ilk olarak ihracat ve istihdam verilerinin durağanlıkları Carrion-i-Silvestre (2009) çoklu yapısal kırılmalı birim kök yöntemiyle test edilmiştir. İkinci aşamada birinci farklarında durağan olan ilgili değişkenler arasındaki eşbütünleşme ilişkisinin varlığı Maki (2012) çoklu yapısal kırılmalı eşbütünleşme testi ile incelenmiş ve değişkenler
arasında eşbütünleşme ilişkisinin varlığı kanıtlanmıştır. Uzun dönemde
beraber hareket ettikleri kanıtlanan değişkenler için analizin üçüncü aşamasında Tam Düzeltilmiş En Küçük Kareler (FMOLS) yöntemi kullanılarak uzun dönem katsayı tahminlemesi yapılmıştır. Elde edilen bulgulara göre Türkiye’de 2005M01– 2015M09 döneminde ihracat ile istihdam arasında uzun dönemli ve pozitif yönlü bir ilişki mevcuttur. Analizin son aşamasında yer alan hata düzeltme modeline göre de ihracat ve istihdam serileri arasında uzun dönem analizleri güvenilir
sonuçlar vermektedir.
Abstract
This study investigates the relationship between export volume and employment level in the Turkish economy, using monthly data for the period of 2005M01 and 2015M09. In the first part of the study, we determine the stationarity of the two series by Carrion-i Silvestre (2009) multiple structural breakpoint unit root test and we find that series are stationary at their first difference. At the second step, we estimate the cointegration relationship by introducing of Maki (2012) multiple structrural breakpoint cointegration test and we find that there is a cointegration relationship between export and employment level that means these two series are moving together in the long run. Thirdly, we estimate the long run coefficients using the method of Fully Modified Ordinary Least Squares (FMOLS). According to the result, there is a positive relationship between export volume and employment level in the long term over the period of 2005M01-2015M09. Lastly, we estimate a vector error correction (VEC) in a cointegration framework and the results indicate that a statistically significant long run eguilibrium relationship exists between the export volume and employment level in the Turkish economy.
Keywords: Export, Employment, Cointegration
Bu çalışma 2002-2011 yılları arasında Kırgızistan ekonomisi için sektörel enerji tüketimini ayrıştırma yöntemiyle analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın sonuçlarına göre sektörel enerji tüketiminin çıktı ve yapısal etki nedeniyle arttığı, yoğunluk etkisi nedeniyle düştüğü görülür. Ayrıca diğer iki etkiye göre çıktı etkisi sektörel enerji tüketimi üzerinde en güçlü etkiye sahiptir. Sektörel enerji tüketimi, üretim artışı ile daha çok ilşkili olduğu için, Kırgızistan ekonomisinde 2000 yılından sonra görülen hızlı ekonomik büyüme, çıktı etkisini enerji tüketimindeki artışın en önemli faktörü haline getirmiştir. Yapısal etki, milli gelir içinde tarım sektörünün payının azalmasına ve sanayi sektörünün payının artmasına bağlı olarak enerji tüketimindeki değişime arttırıcı yönde etki yapmıştır. Yoğunluk etkisi ise diğer iki etkinin tersine, ekonomide teknolojik gelişim bakımından son yıllarda görülen iyilştirmeler ve dışa açılma gibi nedenlerle enerji tüketimini düşürücü yönde etki yapmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kırgızistan, enerji sektörü, enerji tüketimi,
ABSTRACT
This paper aims to investigate sectorial (service, industry and agriculture)energy consumption in Kyrgyzstan economy for the 20025-2011 periods. The results indicate that the primary energy consumption has been increased as a result of production and structural effect but decreased as for intensity effect. Also production effect has the strongest influence on primary energy consumption in accordance with other two effects. It has been clearly seen that sectoral energy consumption increase with production closely. Rise in primary energy consumption during 2002-2011 periods was mostly due to rise in production. Similarly, structure effect has been come to conclusion as positive correlation with primary energy consumption because of increase in relative share of energy intensive sectors (especially industry) in national income. However results for intensity effect shows that till 2009, it decreased primary energy consumption, but after 2009, there has been moderate decrease in energy intensity in Kyrgyzstan economy.
Keywords: Kyrgyzstan, energy sector, energy consumption
Bu çalışmanın amacı Türkiye’de döviz kurundaki hareketlerin ham petrol fiyatlarından kısa ve uzun dönemde nasıl etkilendiğini incelemektir. Bu kapsamda 1985-2015 dönemine ait aylık ham petrol fiyatları ve döviz kuru verileri kullanılmıştır. Çalışmada öncelikle ARDL eşbütünleşme
yaklaşımıyla seriler arasındaki uzun ve kısa dönem ilişkiler analiz edilmiş ve seriler arasında eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. İkinci adımdaki
eşbütünleşme uzun dönem analizine göre ham petrol fiyatlarının kur oynaklığı üzerindeki etkisi negatif ve istatistiki olarak anlamlı ulunmuştur. Kısa dönem analizinde, hata düzeltme teriminin katsayısı istatistiki açıdan anlamlı ve negatif olduğu görülmüştür. Dolayısıyla değişkenler arasında ortaya çıkan sapmaların uzun dönem denge düzeyine yakınsamakta olduğu söylenebilir. Çalışmada son
olarak Varyansta nedensellik testi kullanılarak seriler arasındaki nedensellik ilişkisi incelenmiş ve ham petrol fiyatlarından döviz kurlarına doğru bir oynaklık yayılma etkisinin varlığı tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Petrol fiyatları, Döviz kurları, Eşbütünleşme Analizi, Nedensellik Testi
ABSTRACT
This paper aims to investigate how crude oil price change affects exchange rate volatility both in the short and long run for Turkish economy. For this purpose we employed crude oil price and exchange rate monthly data that covers the period of 1985M01-2015M11. Firstly short and long run relation between two series is investigated by ARDL
bound testing approach and our results show that there is co-integration among variables that means two series move together in the long run. According to results, the effect of crude oil price change on
exchange rate volatility in the long-run analysis is found negative statistically significant. However, in the short run analysis coefficient of error correction term is seen statically significant and negative.
Therefore, the deviation among the variables converge to each other in the long-run equilibrium level. In the last section of paper we apply the newly developed causality in variance test monthly data from 1985M01 to 2015M11. The variance causality test shows that oil market volatility spills on the exchange rate in Turkish economy.
Key Words: Oil Price, Exchange Rate, Co-Integration Analysis, Causality Test
Bu çalışmanın amacı Türkiye'de enerji tüketimi ile enflasyon arasındaki ilişkiyi inlemektir. Bu amaça yönelik olarak çalışmada 1970-2014 arası yıllık enerji tüketimi ve enflasyon verileri kullanılmıştır. Çalışmada önce-likle standart Granger ve Toda-Yamamoto nedensellik testleri kullanılarak seriler arasındaki nedensellik iliş-kisi incelenmiş ve her iki yönteme göre de enerji tüketiminden enflasyona doğru bir granger nedenselliğin var olduğu tespit edilmiştir. Analizin son kısmında ise ARDL eşbütünleşme yaklaşımıyla seriler arasındaki uzun ve kısa dönem ilişkileri analiz edilmiş ve seriler arasında eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Buna göre uzun dönem analizinde enerji tüketiminin enflasyon üzerindeki etkisi beklentilerle uyumlu şekilde negatif ve istatistiki olarak anlamlı bulunmuştur. Kısa dönem analizinde ise, hata düzeltme teriminin katsayısı istatistiki açıdan anlamlı ve negatif olduğu görülmüştür. Dolayısıyla değişkenler arasında ortaya çıkan sapmalar uzun dönem denge düzeyine yakınsamaktadır.
Abstract ;
This paper aims to investigate the relationship between energy consumption and inflation in Turkey. For this purpose we employed energy consumption and inflation data that covers the period of 1970 to 2014. Firstly whether the casual relationship between two series or not is determined by standart granger casuality test and Toda-Yamamoto test. In this frame we conclude that there is granger casuality which directed from energy consuption to inflation. In the last section of the analyse, short and long run relation between two series is investigated by ARDL bound testing approach and our results show that there is co-integration among variables that means two series move together in the long run. According to these results, the effect of energy consumption on inflation in the long-run analysis is found negative statistically significant in line with theoretical expectations. However, in the short run analysis coefficient of error correction term is seen statically significant and negative. Therefore, the deviation among the variables converge to each other in the long-run equilibrium level.
Giriş;
Enflasyon, sürekli fiyat artış süreci veya paranın sürekli değer kaybetmesi süreci olarak tanımlanabilir (Yıldırım ve diğ, 2009: ss. 372). Ancak bu tanım da enflasyonun nedenleri Makale Gönderim Tarihi: 11. 12. 2015 Makale Kabul Tarihi: 15.04.2016 ve etkileri hakkında açıklayıcı bir fikir vermemektedir. Bu açıdan özellikle gelişmekte olan ekonomilerde enflasyonun nedenlerinin iki ayrı yaklaşımla açıklanmaya çalışıldığı görül-mektedir. Bu yaklaşımlardan ilki, enflasyonu para miktarının değişimine bağlayan para-salcı yaklaşımdır, bir diğeri ise enflasyonun ekonomik yapıdan kaynaklandığını öne süren yapısalcı yaklaşımdır. Parasalcı yaklaşıma göre enflasyonun en önemli nedeni para arzının üretim artışından bağımsız bir biçimde artırılmasıdır. Özellikle hükümetin iç ve dış piyasa-ya gereksiz şekilde karışması temel nedendir (Abay ve diğ, 2001: ss. 3). Enflasyon özellikle gelişmekte olan ülkelerde pek çok olumsuzluğa yol açtığı için istenme-yen bir olgudur. Toplumda kendisini enflasyona uyarlayamayan kesimler için satın alma gücü ve refah kaybına yol açarak, gelir dağılımını, toplumsal adaleti ve refahı olumsuz et-kiler. Kronik enflasyon geleceğe dair beklentileri olumsuz etkileyerek uzun vadeli yatırım-ların yapılmasını zorlaştırır. Enflasyon üzerine gelecekteki olumsuz beklentiler kendi ken-dini besleyen fiyatlama davranışlarına yol açar ve enflasyonu artan kısır bir döngüye sokar. Ekonomide göreli fiyat yapısını etkileyerek, kaynak dağılımını bozar. (Oktar ve Dalyancı, 2011: ss. 2) Yüksek enflasyon, bireylerin satın alma gücünü azaltarak geçim sıkıntısına ve yaşam kalitesinin düşmesine yol açar. Yüksek enflasyonun yarattığı belirsizlik, bireylerin ve firmaların karar alma sürecinde ve gelecekle ilgili beklentilerinde, yatırım sürecinde, kredi ve işgücü piyasasında, dış piyasalarda birbirlerini etkileyen bir olumsuzluklar silsilesi yaratır (TÜİK, 2008: ss. 2-3). Bu bağlamda enerji girdisinin durumu yapısal görüş çerçevesinde değerlendirilebilir, çünkü yapısalcı yaklaşım konuya girdi-çıktı penceresinden bakmaktadır ve modern ekonomilerde enerji önemli bir girdidir. Özellikle sanayi devriminden sonra üretimin kas gücünden çıkıp makinelere daha çok dayanmasıyla birlikte enerjinin üretim sürecindeki önemi ve dolayı-sıyla ekonomilerin enerjiye bağımlılığı artmıştır (Tandoğan, 1994: ss. 13–16). Sanayileş-menin makineleşmesi demek, üretimin kas gücünden çıkıp, daha çok makinelere dayanma-sı demektir. Bu da ekonomik büyüme (üretimin) ve refah artışının enerjiye daha da bağımlı olması anlamına gelmektedir. Her ne kadar enerji, ekonomik büyümeye yol açan tek girdi olmasa da, ekonomik büyüme için son derece önemli bir girdi olarak kabul edilmektedir. Yani enerji kullanımı ve büyüme birbiri ile ilişkilidir (Ghosh, 2002: pp. 125–129). Yapılan pek çok çalışma enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasında pozitif ilişki olduğunu or-taya koymuştur. Kullanılan enerji miktarı arttıkça refah seviyesi de artmaktadır (Robinson ve Mollan, 1982: pp. 3–6). Ancak enerji tüketimi sadece büyümeyi değil doğrudan veya dolaylı kanallar ile pek çok makroekonomik değişkeni etkileyebilmektedir. Bilindiği gibi ekonomik büyüme ile enflasyon da birbirleriyle ilişkili iki önemli makroekonomik değiş-kendir. İşte bu çalışmanın temel amacı enerji tüketimindeki artış veya azalışın yani çıktı düzeyi üzerinden enflasyon üzerindeki etkilerini incelemektir.
the role of Eximbank credit programs on exports performance for
Turkish economy by conducting Johansen co-integration approach
in the framework of Vector Autoregressive (VAR) analysis. Our data
covers 2005Q1-2020Q4 periods. Empirical results reveal the existence
of cointegration relationship between exports performance
and credit programs. Graphic methods such as Cholesky impulse
response function (both accumulated and non-accumulated) and
variance decomposition have also been applied and the results
show positive contribution of credit programs.
önemi, enerji üretim ve tüketimini etkileyen faktörler verilerek enerji
piyasalarının isleyiş dinamiği anlatılmaya çalışılmıştır. Enerji ekonomisinin
interdisipliner özellikleri, öncül ve ardıl bağlantıları kapsamında çalışma alanı ve ülke ekonomisindeki rolü belirtilmis, güncel istatistiksel tablo ve grafiklerle hem dünya’nın hem de Türkiye’nin enerji profili çizilerek enerji konusunun ekonomi ve ulusal güvenlik açısından önemi vurgulanmıştır.
İkinci bölümde enerji politikalarının temeli olan enerji güvenliği kavramı
için teorik çerçeve çizilmiş, Türkiye ekonomisinin makroekonomik görünümü ve kendi enerji profili tablo ve grafiklerle belirtilmistir. Enerji güvenliği Türkiye açısından değerlendirilirken alternatif politika aracı olarak boru hatlarının avantaj ve dezavantajları, boru hatlarına dayalı politikaların Türkiye’nin enerji üssü olma rolüne olan desteği açıklanmıştır.
Üçüncü bölümde ülkemizin enerji ticaret merkezi, dağıtım ve iletim merkezi
(hub) olabilme durumu değerlendirilmiştir. Türkiye’nin enerji koridoru
rolü ve onun bileşenleri verilmiş, Türkiye’nin enerji koridoru olma hedefinin
de ötesindeki asıl amacı olan enerji hub kavramı için gerekli olan tanımlamalara, içeriğindeki unsurlara ve bir hub kurabilmenin ülkeye sağlayacağı faydalara Türkiye’nin uzun vadeli hedefleri bağlamında değinilmiştir. Türkiye’nin enerji hub olabilmesi için enerji jeopolitiğinde, enerji diplomasisinde, dış politikasında, enerji sektörünün yapısal gelişiminde, enerji köprüsü olarak aldığı pozisyonda ve yerli enerji alt yapısı noktasında yapılması gerekenler ifade edilmiştir. Diğer yandan elektrik, doğal gaz ve petrol piyasalarının tarihsel gelişimi ve yeniden yapılandırma süreci irdelenmiş ve söz konusu piyasaların yeniden yapılandırma sonucunda geldikleri nokta Türkiye’nin enerji ticaret merkezi olma hedefi doğrultusunda olumlu ve olumsuz yanları ile ele alınmıştır.
Çalışmanın son bölümü politika önerilerine ayrılmıştır. Bu bölümde önce
enerji politikaları tanımı, önemi, türleri, özellikleri ve uygulaması bağlamında
ana hatları ile verilmiş ve son olarak Türkiye’nin enerji hub olma yolundaki
politikaları değerlendirilmiştir.