Oz XIX. yuzyil Osmanli Devleti acisindan oldukca hareketli bir yuzyildir. Avrupa’da baslayan mill... more Oz XIX. yuzyil Osmanli Devleti acisindan oldukca hareketli bir yuzyildir. Avrupa’da baslayan milliyetcilik hareketleri Osmanli Devleti’ni de etkilemistir ve baslayan ic karisikliklar neticesinde toprak kayiplarina neden olmustur. Kafkaslar da 1828-1829 Osmanli Rus savasi neticesinde elden cikmistir. Osmanli Devleti’nin hâkimiyeti kaybetmesinden sonra Rus ordulari Kafkasya da Cerkes halklari uzerine askeri baski kurarak onlari buradan cikarma calismalarina baslar. Rusya’nin askeri baskisi sonucu direncleri kirilan Cerkes halki buyuk kitleler halinde Osmanli Devleti’ne dogru goc hareketine baslarlar. Bu yazida, 1863-1865 yillari arasinda gerceklesen buyuk Cerkes surgunun ve bu surgunun Osmanli basinina yansimalarinin incelendigi Cinius Yayinlari tarafindan yayinlanan Aysenur Dogan imzali Savas Surgun ve Iskân isimli kitap tanitilmistir.
Çeşitli alanları ilgilendiren gelenek kavramı hakkında sayıca çok fazla farklı tanımlama yapılmış... more Çeşitli alanları ilgilendiren gelenek kavramı hakkında sayıca çok fazla farklı tanımlama yapılmıştır. Şiir bağlamında gelenek, şairlerin birlikteliği, ortaklığı, uzlaşması olarak görülebilir. Bu ortaklık ve uzlaşmanın meydana getirdiği miras gelecek nesillere bir kaynak olarak geçer. Olgunluğa erişen şair bu geleneğe eklemlenir. Türk şiirinin Tanzimat dönemi ile başlayan modernleşme sürecinde de klasik Türk şiirinin oluşturduğu birikim göz ardı edilmiştir. Klasik Türk şiirinden bir kopma gerçekleşmiştir. Batı edebiyatı Türk şiirine kaynak olarak seçilmiştir. Ancak her ne kadar şairler kaynaklarını Batı'dan alsalar dahi Türkçeyle eser verdiklerinden geleneksel imajlardan ve geleneksel anlam dünyasından çok da uzak bir konum alamamışlardır. Geleneksel birikimle etkileşimi bülbül mazmunu üzerinden okumak mümkündür. Bu çalışmada geleneksel bir imge olan bülbülün şiirlerde kullanımını gözlemlemek açısından Ahmet Haşim'in Bülbül, Mehmet Akif Ersoy'un Bülbül ve Yahya Kemal Beyatlı'nın Rindlerin Ölümü şiirleri incelenmiştir.
Çeşitli alanları ilgilendiren gelenek kavramı hakkında sayıca çok fazla farklı tanımlama yapılmış... more Çeşitli alanları ilgilendiren gelenek kavramı hakkında sayıca çok fazla farklı tanımlama yapılmıştır. Şiir bağlamında gelenek, şairlerin birlikteliği, ortaklığı, uzlaşması olarak görülebilir. Bu ortaklık ve uzlaşmanın meydana getirdiği miras gelecek nesillere bir kaynak olarak geçer. Olgunluğa erişen şair bu geleneğe eklemlenir. Türk şiirinin Tanzimat dönemi ile başlayan modernleşme sürecinde de klasik Türk şiirinin oluşturduğu birikim göz ardı edilmiştir. Klasik Türk şiirinden bir kopma gerçekleşmiştir. Batı edebiyatı Türk şiirine kaynak olarak seçilmiştir. Ancak her ne kadar şairler kaynaklarını Batı'dan alsalar dahi Türkçeyle eser verdiklerinden geleneksel imajlardan ve geleneksel anlam dünyasından çok da uzak bir konum alamamışlardır. Geleneksel birikimle etkileşimi bülbül mazmunu üzerinden okumak mümkündür. Bu çalışmada geleneksel bir imge olan bülbülün şiirlerde kullanımını gözlemlemek açısından Ahmet Haşim'in Bülbül, Mehmet Akif Ersoy'un Bülbül ve Yahya Kemal Beyatlı'nın Rindlerin Ölümü şiirleri incelenmiştir.
edebiyatının farklı dönemlerinde eserler veren yazarlardır. Bu üç yazarın hikâyelerinde Anadolu k... more edebiyatının farklı dönemlerinde eserler veren yazarlardır. Bu üç yazarın hikâyelerinde Anadolu kavramı önemli bir yer tutar. Refik Halit Karay, Sabahattin Ali ve Nurettin Topçu'nun düşünce dünyaları farklı olmasına rağmen Anadolu insanının sorunlarına bakış yönleri bazı benzerlikler gösterir. Bu benzerliklerden birisi de Anadolu'daki bürokrasi ve memurlar sorunudur. Refik Halit daha çok bürokrat ve memurların yeteneksizliğini, tembelliğini, sorumsuzluğunu vurgularken; Sabahattin Ali ise bürokrat ve küçük memurların acımasızlığını, rüşvet ve yolsuzluğun Anadolu halkını nasıl mağdur ettiğini sert bir dille eleştirir. Sabahattin Ali gibi Cumhuriyet dönemi hikâyecisi olan Nurettin Topçu'nun Cumhuriyet dönemi Anadolu'su bürokrasisini işleyişi benzerdir. Nurettin Topçu da bürokratların liyakatsiz biçimde terfi ettirildiği, rüşvet ve adam kayırmacılığın had safhaya varmasını sert bir dille eleştirir. "Memuriyet Hayatı" hikâyesinde yöneticilerin kişisel çıkarları için astı konumundaki memurların yükselmesini engellemeleri eleştirilir. Refik Halit Karay, Sabahattin Ali ve Nurettin Topçu'nun Hikâyelerinde Anadolu adlı yüksek lisans tezinden üretilerek hazırlanan bu çalışmada üç yazarın Anadolu'yu konu alan hikâyelerinde bürokrasi sorunun nasıl ele alındığı karşılaştırmalı olarak incelenmektedir.
Postmodernism is a current that continues its existence in various fields since the second half o... more Postmodernism is a current that continues its existence in various fields since the second half of the 20th century. Beyond modernism, postmodernism, which comes to mean after modernism, is based on deformation, polyphony and multiculturalism in all areas where it is relevant, such as in art and literature. The uncertainty in the definition and field of postmodernism prevents it from reaching certain judgments about it. Contrary to the monotonous life in modernism, differences in postmodernism and polyphony come to the forefront. Postmodern elements are frequently encountered in the works of İhsan Oktay Anar, one of the most important names of contemporary Turkish literature. In his novels, especially, intertextual relations, ironic language, fantasy and fairy tale elements, information disinformation, carnivalization, search pursuit, image, psychoanalytic elements, language and narration. direction is a postmodern line. Ihsan Oktay Anar's novel characters are generally incomplete, ugly, incompatible, disproportionate and flawed in terms of their bodily form. This is also seen in the author's latest novel, "Galîz Kahraman". The purpose of this article is to identify the postmodern elements of the novel named "Galiz Kahraman" of İhsan Oktay Anar.
6.Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi Bildiriler Kitabı - I, 2017
Edebiyat kendisine merkez olarak insanı seçer. İnsanın davranışları, mizacı ve psikolojisi edebiy... more Edebiyat kendisine merkez olarak insanı seçer. İnsanın davranışları, mizacı ve psikolojisi edebiyatın başlıca konusudur. İnsanoğlunun psikolojisinin etkilendiği ilk alan kendisini saran evren, yani yaşadığı coğrafyadır. Deniz, insanoğlunun dünya üzerinde var olma macerasında en başından beri çok önemli rol oynar. Suyun hayat verici özelliğinin yanı sıra, dünya üzerinde denizler birçok medeniyetin oluşmasında Akdeniz örneğinde olduğu gibi çok önemli bir etkendir. İnsanoğlunun yaşamını şekillendirmesinde bu derece etkili olan deniz kaçınılmaz olarak edebiyata da yansımıştır. Deniz, tarih boyunca mitlerin oluşma döneminden günümüze kadar birçok edebiyat eserinde doğrudan ya da dolaylı olarak kendisini gösterir. Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olduğu göz önünde bulundurulursa Türk edebiyatında da deniz, önemli bir yere sahiptir denilebilir. Türk edebiyatında deniz denilince akla gelen ilk isimlerden birisi Halikarnas Balıkçısı’dır. Eserlerinde denizi ve geçimini denizden sağlayan insanları canlı ve ayrıntılı bir biçimde yansıtır. Aganta Burina Burinata romanı da Halikarnas Balıkçısı’nın deniz tutkusunu ve denizin insan hayatında oynadığı rolü anlattığı önemli bir eserdir. Aynı şekilde Tarık Dursun K.’nın Denizin Kanı romanı da denizi ve deniz işçilerinin hayatlarını konu alır. Bu iki eserde de denizin, roman kahramanları üzerindeki etkisi bazı paralellikler gösterir. İki eserde de deniz merkezli olarak geçim kaygısı, aşk ve denize olan sevgi benzerlikler gösterir. Bu çalışmada Aganta Burina Burinata ve Denizin Kanı romanları, eserlerde vurgulanan deniz- kara karşıtlığı ve mitolojik göndermeler göz önünde bulundurularak coğrafya-insan ilişkisi bağlamında incelenecektir.
Oz XIX. yuzyil Osmanli Devleti acisindan oldukca hareketli bir yuzyildir. Avrupa’da baslayan mill... more Oz XIX. yuzyil Osmanli Devleti acisindan oldukca hareketli bir yuzyildir. Avrupa’da baslayan milliyetcilik hareketleri Osmanli Devleti’ni de etkilemistir ve baslayan ic karisikliklar neticesinde toprak kayiplarina neden olmustur. Kafkaslar da 1828-1829 Osmanli Rus savasi neticesinde elden cikmistir. Osmanli Devleti’nin hâkimiyeti kaybetmesinden sonra Rus ordulari Kafkasya da Cerkes halklari uzerine askeri baski kurarak onlari buradan cikarma calismalarina baslar. Rusya’nin askeri baskisi sonucu direncleri kirilan Cerkes halki buyuk kitleler halinde Osmanli Devleti’ne dogru goc hareketine baslarlar. Bu yazida, 1863-1865 yillari arasinda gerceklesen buyuk Cerkes surgunun ve bu surgunun Osmanli basinina yansimalarinin incelendigi Cinius Yayinlari tarafindan yayinlanan Aysenur Dogan imzali Savas Surgun ve Iskân isimli kitap tanitilmistir.
Çeşitli alanları ilgilendiren gelenek kavramı hakkında sayıca çok fazla farklı tanımlama yapılmış... more Çeşitli alanları ilgilendiren gelenek kavramı hakkında sayıca çok fazla farklı tanımlama yapılmıştır. Şiir bağlamında gelenek, şairlerin birlikteliği, ortaklığı, uzlaşması olarak görülebilir. Bu ortaklık ve uzlaşmanın meydana getirdiği miras gelecek nesillere bir kaynak olarak geçer. Olgunluğa erişen şair bu geleneğe eklemlenir. Türk şiirinin Tanzimat dönemi ile başlayan modernleşme sürecinde de klasik Türk şiirinin oluşturduğu birikim göz ardı edilmiştir. Klasik Türk şiirinden bir kopma gerçekleşmiştir. Batı edebiyatı Türk şiirine kaynak olarak seçilmiştir. Ancak her ne kadar şairler kaynaklarını Batı'dan alsalar dahi Türkçeyle eser verdiklerinden geleneksel imajlardan ve geleneksel anlam dünyasından çok da uzak bir konum alamamışlardır. Geleneksel birikimle etkileşimi bülbül mazmunu üzerinden okumak mümkündür. Bu çalışmada geleneksel bir imge olan bülbülün şiirlerde kullanımını gözlemlemek açısından Ahmet Haşim'in Bülbül, Mehmet Akif Ersoy'un Bülbül ve Yahya Kemal Beyatlı'nın Rindlerin Ölümü şiirleri incelenmiştir.
Çeşitli alanları ilgilendiren gelenek kavramı hakkında sayıca çok fazla farklı tanımlama yapılmış... more Çeşitli alanları ilgilendiren gelenek kavramı hakkında sayıca çok fazla farklı tanımlama yapılmıştır. Şiir bağlamında gelenek, şairlerin birlikteliği, ortaklığı, uzlaşması olarak görülebilir. Bu ortaklık ve uzlaşmanın meydana getirdiği miras gelecek nesillere bir kaynak olarak geçer. Olgunluğa erişen şair bu geleneğe eklemlenir. Türk şiirinin Tanzimat dönemi ile başlayan modernleşme sürecinde de klasik Türk şiirinin oluşturduğu birikim göz ardı edilmiştir. Klasik Türk şiirinden bir kopma gerçekleşmiştir. Batı edebiyatı Türk şiirine kaynak olarak seçilmiştir. Ancak her ne kadar şairler kaynaklarını Batı'dan alsalar dahi Türkçeyle eser verdiklerinden geleneksel imajlardan ve geleneksel anlam dünyasından çok da uzak bir konum alamamışlardır. Geleneksel birikimle etkileşimi bülbül mazmunu üzerinden okumak mümkündür. Bu çalışmada geleneksel bir imge olan bülbülün şiirlerde kullanımını gözlemlemek açısından Ahmet Haşim'in Bülbül, Mehmet Akif Ersoy'un Bülbül ve Yahya Kemal Beyatlı'nın Rindlerin Ölümü şiirleri incelenmiştir.
edebiyatının farklı dönemlerinde eserler veren yazarlardır. Bu üç yazarın hikâyelerinde Anadolu k... more edebiyatının farklı dönemlerinde eserler veren yazarlardır. Bu üç yazarın hikâyelerinde Anadolu kavramı önemli bir yer tutar. Refik Halit Karay, Sabahattin Ali ve Nurettin Topçu'nun düşünce dünyaları farklı olmasına rağmen Anadolu insanının sorunlarına bakış yönleri bazı benzerlikler gösterir. Bu benzerliklerden birisi de Anadolu'daki bürokrasi ve memurlar sorunudur. Refik Halit daha çok bürokrat ve memurların yeteneksizliğini, tembelliğini, sorumsuzluğunu vurgularken; Sabahattin Ali ise bürokrat ve küçük memurların acımasızlığını, rüşvet ve yolsuzluğun Anadolu halkını nasıl mağdur ettiğini sert bir dille eleştirir. Sabahattin Ali gibi Cumhuriyet dönemi hikâyecisi olan Nurettin Topçu'nun Cumhuriyet dönemi Anadolu'su bürokrasisini işleyişi benzerdir. Nurettin Topçu da bürokratların liyakatsiz biçimde terfi ettirildiği, rüşvet ve adam kayırmacılığın had safhaya varmasını sert bir dille eleştirir. "Memuriyet Hayatı" hikâyesinde yöneticilerin kişisel çıkarları için astı konumundaki memurların yükselmesini engellemeleri eleştirilir. Refik Halit Karay, Sabahattin Ali ve Nurettin Topçu'nun Hikâyelerinde Anadolu adlı yüksek lisans tezinden üretilerek hazırlanan bu çalışmada üç yazarın Anadolu'yu konu alan hikâyelerinde bürokrasi sorunun nasıl ele alındığı karşılaştırmalı olarak incelenmektedir.
Postmodernism is a current that continues its existence in various fields since the second half o... more Postmodernism is a current that continues its existence in various fields since the second half of the 20th century. Beyond modernism, postmodernism, which comes to mean after modernism, is based on deformation, polyphony and multiculturalism in all areas where it is relevant, such as in art and literature. The uncertainty in the definition and field of postmodernism prevents it from reaching certain judgments about it. Contrary to the monotonous life in modernism, differences in postmodernism and polyphony come to the forefront. Postmodern elements are frequently encountered in the works of İhsan Oktay Anar, one of the most important names of contemporary Turkish literature. In his novels, especially, intertextual relations, ironic language, fantasy and fairy tale elements, information disinformation, carnivalization, search pursuit, image, psychoanalytic elements, language and narration. direction is a postmodern line. Ihsan Oktay Anar's novel characters are generally incomplete, ugly, incompatible, disproportionate and flawed in terms of their bodily form. This is also seen in the author's latest novel, "Galîz Kahraman". The purpose of this article is to identify the postmodern elements of the novel named "Galiz Kahraman" of İhsan Oktay Anar.
6.Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi Bildiriler Kitabı - I, 2017
Edebiyat kendisine merkez olarak insanı seçer. İnsanın davranışları, mizacı ve psikolojisi edebiy... more Edebiyat kendisine merkez olarak insanı seçer. İnsanın davranışları, mizacı ve psikolojisi edebiyatın başlıca konusudur. İnsanoğlunun psikolojisinin etkilendiği ilk alan kendisini saran evren, yani yaşadığı coğrafyadır. Deniz, insanoğlunun dünya üzerinde var olma macerasında en başından beri çok önemli rol oynar. Suyun hayat verici özelliğinin yanı sıra, dünya üzerinde denizler birçok medeniyetin oluşmasında Akdeniz örneğinde olduğu gibi çok önemli bir etkendir. İnsanoğlunun yaşamını şekillendirmesinde bu derece etkili olan deniz kaçınılmaz olarak edebiyata da yansımıştır. Deniz, tarih boyunca mitlerin oluşma döneminden günümüze kadar birçok edebiyat eserinde doğrudan ya da dolaylı olarak kendisini gösterir. Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olduğu göz önünde bulundurulursa Türk edebiyatında da deniz, önemli bir yere sahiptir denilebilir. Türk edebiyatında deniz denilince akla gelen ilk isimlerden birisi Halikarnas Balıkçısı’dır. Eserlerinde denizi ve geçimini denizden sağlayan insanları canlı ve ayrıntılı bir biçimde yansıtır. Aganta Burina Burinata romanı da Halikarnas Balıkçısı’nın deniz tutkusunu ve denizin insan hayatında oynadığı rolü anlattığı önemli bir eserdir. Aynı şekilde Tarık Dursun K.’nın Denizin Kanı romanı da denizi ve deniz işçilerinin hayatlarını konu alır. Bu iki eserde de denizin, roman kahramanları üzerindeki etkisi bazı paralellikler gösterir. İki eserde de deniz merkezli olarak geçim kaygısı, aşk ve denize olan sevgi benzerlikler gösterir. Bu çalışmada Aganta Burina Burinata ve Denizin Kanı romanları, eserlerde vurgulanan deniz- kara karşıtlığı ve mitolojik göndermeler göz önünde bulundurularak coğrafya-insan ilişkisi bağlamında incelenecektir.
Uploads
Papers by Ufuk Sarıtaş
Postmodern elements are frequently encountered in the works of İhsan Oktay Anar, one of the most important names of contemporary Turkish literature. In his novels, especially, intertextual relations, ironic language, fantasy and fairy tale elements, information disinformation, carnivalization, search pursuit, image, psychoanalytic elements, language and narration. direction is a postmodern line.
Ihsan Oktay Anar's novel characters are generally incomplete, ugly, incompatible, disproportionate and flawed in terms of their bodily form. This is also seen in the author's latest novel, "Galîz Kahraman". The purpose of this article is to identify the postmodern elements of the novel named "Galiz Kahraman" of İhsan Oktay Anar.
konusudur. İnsanoğlunun psikolojisinin etkilendiği ilk alan kendisini saran evren, yani yaşadığı coğrafyadır. Deniz,
insanoğlunun dünya üzerinde var olma macerasında en başından beri çok önemli rol oynar. Suyun hayat verici
özelliğinin yanı sıra, dünya üzerinde denizler birçok medeniyetin oluşmasında Akdeniz örneğinde olduğu gibi çok
önemli bir etkendir. İnsanoğlunun yaşamını şekillendirmesinde bu derece etkili olan deniz kaçınılmaz olarak edebiyata
da yansımıştır. Deniz, tarih boyunca mitlerin oluşma döneminden günümüze kadar birçok edebiyat eserinde
doğrudan ya da dolaylı olarak kendisini gösterir. Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olduğu göz önünde
bulundurulursa Türk edebiyatında da deniz, önemli bir yere sahiptir denilebilir. Türk edebiyatında deniz denilince
akla gelen ilk isimlerden birisi Halikarnas Balıkçısı’dır. Eserlerinde denizi ve geçimini denizden sağlayan insanları
canlı ve ayrıntılı bir biçimde yansıtır. Aganta Burina Burinata romanı da Halikarnas Balıkçısı’nın deniz tutkusunu
ve denizin insan hayatında oynadığı rolü anlattığı önemli bir eserdir. Aynı şekilde Tarık Dursun K.’nın Denizin Kanı
romanı da denizi ve deniz işçilerinin hayatlarını konu alır. Bu iki eserde de denizin, roman kahramanları üzerindeki
etkisi bazı paralellikler gösterir. İki eserde de deniz merkezli olarak geçim kaygısı, aşk ve denize olan sevgi benzerlikler
gösterir. Bu çalışmada Aganta Burina Burinata ve Denizin Kanı romanları, eserlerde vurgulanan deniz- kara
karşıtlığı ve mitolojik göndermeler göz önünde bulundurularak coğrafya-insan ilişkisi bağlamında incelenecektir.
Postmodern elements are frequently encountered in the works of İhsan Oktay Anar, one of the most important names of contemporary Turkish literature. In his novels, especially, intertextual relations, ironic language, fantasy and fairy tale elements, information disinformation, carnivalization, search pursuit, image, psychoanalytic elements, language and narration. direction is a postmodern line.
Ihsan Oktay Anar's novel characters are generally incomplete, ugly, incompatible, disproportionate and flawed in terms of their bodily form. This is also seen in the author's latest novel, "Galîz Kahraman". The purpose of this article is to identify the postmodern elements of the novel named "Galiz Kahraman" of İhsan Oktay Anar.
konusudur. İnsanoğlunun psikolojisinin etkilendiği ilk alan kendisini saran evren, yani yaşadığı coğrafyadır. Deniz,
insanoğlunun dünya üzerinde var olma macerasında en başından beri çok önemli rol oynar. Suyun hayat verici
özelliğinin yanı sıra, dünya üzerinde denizler birçok medeniyetin oluşmasında Akdeniz örneğinde olduğu gibi çok
önemli bir etkendir. İnsanoğlunun yaşamını şekillendirmesinde bu derece etkili olan deniz kaçınılmaz olarak edebiyata
da yansımıştır. Deniz, tarih boyunca mitlerin oluşma döneminden günümüze kadar birçok edebiyat eserinde
doğrudan ya da dolaylı olarak kendisini gösterir. Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olduğu göz önünde
bulundurulursa Türk edebiyatında da deniz, önemli bir yere sahiptir denilebilir. Türk edebiyatında deniz denilince
akla gelen ilk isimlerden birisi Halikarnas Balıkçısı’dır. Eserlerinde denizi ve geçimini denizden sağlayan insanları
canlı ve ayrıntılı bir biçimde yansıtır. Aganta Burina Burinata romanı da Halikarnas Balıkçısı’nın deniz tutkusunu
ve denizin insan hayatında oynadığı rolü anlattığı önemli bir eserdir. Aynı şekilde Tarık Dursun K.’nın Denizin Kanı
romanı da denizi ve deniz işçilerinin hayatlarını konu alır. Bu iki eserde de denizin, roman kahramanları üzerindeki
etkisi bazı paralellikler gösterir. İki eserde de deniz merkezli olarak geçim kaygısı, aşk ve denize olan sevgi benzerlikler
gösterir. Bu çalışmada Aganta Burina Burinata ve Denizin Kanı romanları, eserlerde vurgulanan deniz- kara
karşıtlığı ve mitolojik göndermeler göz önünde bulundurularak coğrafya-insan ilişkisi bağlamında incelenecektir.